• Menzilci polisler ilk kez göreceğiniz fotoğraflarında ne yapıyordu?
  • AKP’li Bakan’ın tarikat şeyhinden özel ricası neydi?
  • Devlette FETÖ’den boşalan koltuklara hangi tarikat nasıl yerleşti?
  • Nedir bu hüsn-ü şehadet ve FETÖ borsası?
  • Hangi cemaat kim için Cumhurbaşkanı’na mektup yazarak kefil oldu?
  • Genelkurmay Başkanı’nın “sahip çıkın” dediği isimler neden tutuklandı?
  • “Kurda kuşa yem etmeyin” denilen işadamı nasıl hapisten çıktı?
  • FETÖ operasyonlarından çıkarılan “imtiyazlı ortaklar” kim?
  • Hâkim rüşvet alırken gizli bir operasyonla nasıl yakalandı?
  • Hangi gazeteci kendisini MİT’çi diye tanıtıp dolandırıcılık yaptı?
  • Çektirdiği fotoğrafları davaları etkilemek için kullanan ismin arkasında kimler var?
  • FETÖ operasyonu yapan savcının odasını AKP’liler mi bastı?
  • Erdoğan’ın tehdit edildiği toplantıdan yara almadan çıkan ünlüler kim?
  • Üstü kapatılan telefon görüşmelerinde neler konuşuldu?

İlk kez yazılan gerçeklerle tabular yıkılıyor…

Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu, Metastaz ile devleti esir alan kanserli hücrelere ışık tutuyor.


Metastaz

Önsöz

Tarih, baştan sona yaşanır. Öte yandan, sondan başa doğru yazılır. En zoru ise yaşarken yazmaktır. Zira yazan el, bakan göz, analiz eden akıl nesnesiyle hareket halindedir.
Çoğunlukla 10 yıllarla sınıflandırıyoruz. 2000’li yıllar FETÖ-AKP ittifakının eski sistemi yıkıp yenisini kurduğu dönemdi. 2010’larda ise yolların ayrıldığım görüyoruz. Üstüne çok söz söylendi, çok kitap yazıldı. Belki söylenmemiş olanı aramak beyhude bir çaba oldu. Ancak bugüne kadar pek az kişi, hali hazırda kurulmakta olan düzeni tarife girişti.
Zor olanı denemek çoğunlukla yaralar. Lakin zorun akıttığı kan, kapanan gözlere merhem olur. Biz bu kitapla bir zora kalkışıyoruz, bir perdeyi kaldırıyoruz.

Çünkü henüz tamamlanmadı. Zenginlerin suç işlediği ancak yoksulların yargılandığı bu düzeni tastamam nasıl anlatabiliriz? “İlk taşı en günahsız olan atsın” dendiğinde en günahkârın kürsüye oturduğu bu mahkemenin hükmünü şimdiden nasıl söyleyebiliriz?
Öte yandan yanlış yöne akan bu derenin denize hiç varamayacağım gösterebiliriz. Çünkü doğanın yasalarım keşfetmiş akıl, geleceğin hikmetini de çözebilir. Yerçekimini bilenler, düşüşü anlatabilir.

Bir sabah kapılarını çalıp çocuklarını almaya gelmeselerdi FETÖ’yle hiç hesaplaşmayacaklardı. “Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi” diyor ya Akif, haklı değil mi? “Paralel” diyorlardı; devletin içinden çıkan koca boşluğa FETÖ’nün gölgesindeki başka tarikatları doldurdular. “Tekerrür”ü başlatıyorlar.

Shakespeare’in anlattığı “en eski günahları en yeni yollardan işleyenler” bunlar değil mi? Devleti yüzeyi ekşi, ortası tuzlu, dibi acı bir çorbaya dönüştürdüler. Her bir parçasında ayrı bir egemenlik alanı var. Bir suç tamir edilirken, yenisi işleniyor.

FETÖ’yü en çok kansere benzetiyorlar. Organda kontrolsüz çoğalıyor. Bünyeyi esir alıyor. Tedavi için ise hastalıklı doku kuşatılıp büyümesi durduruluyor ve ortadan kaldırılıyor.
Ya kurtuluş beklenen el, hastalığın kaynağıysa?

Metastaz diyoruz, kanserli hücrenin sıçramasını anlatıyor. Durdurulamayan hastalıklı yapı kendisine yeni bir organ buluyor. Vücudu apansızca yakalıyor.

15 Temmuz, devletin içine yerleşmiş PETÖ tümörünün vücudu teslim alma girişimiydi. Neyse ki başaramadı. Ancak FETÖ’ye İlaç diye bu kez önümüze tarikat düzenini koydular. Örgüt hem bu yeni “paraleller”e tutunarak hayatta kaldı, hem de kanserli yapı kendisini yenileyerek eski hastalıkları başka biçimlerde üretti.

Biz bu filmi hatırlıyoruz!

Gözler tamamen kapanıyor, akıl teslim ediliyor. Bu sırada ise tarikatlar, rejimi çökertiyor.
Hukuk çürüyor, güvenlik çöküyor, bürokrasi kayboluyor.

Gavsların, mürşitlerin, hocaların sistemi, devletin ve kamunun üstüne iniyor.
“Kendi kaderini satın alanlar”ın, “ayrıcalıklılar”ın, “değerlere bedel biçenler”in düzeni başlıyor.

Cumhuriyet ayrıcalıkların reddidir. Yurttaşların eşitliğidir. Aklın yükselişidir.

“Çöküş”ü anlatıyoruz. Ancak bu kitabı, daha ileride yeniden kuruluş için yazdık. Bizi okutan, imtiyazların baskısından kurtaran, zihnimizdeki sınırları kaldıran Cumhuriyet’e borcumuz var. Bir borç ödüyoruz

İnanıyoruz. Türkiye, mecbur olduğu yolu bulacak.

Bütün çiçeklerin tek renge mahkûm edildiği bir dönemde bu kitabı basmak zordu. Önce yayınevimize teşekkür ediyoruz. Sonra da bizi cesaretlendirenlere.

Düştüğümüz yerden kalkacağız.

Başlıyoruz.

Barış Pehlivan – Barış Terkoğlu
Ocak 2019
İstanbul

I. BÖLÜM

Zikr-i Hafi
Yıl: 2014.
Yer: Şükrü Balcı Polis Meslek Yüksek Okulu / İstanbul.
Emniyet’te 17-25 Aralık operasyonlarının travması henüz geçmiş değildi.
Polis olmak isteyen üniversite mezunu sivillerin mülakatı yapılacaktı.
O yıl yaklaşık 3 bin polis alınacaktı.
İstanbul’a, Ankara’ya ve İzmir’e biner kişilik kontenjan ayrılmıştı.
Gelin görün ki, mülakat için giden ekipler şaşkındı.

Zira, polis olmak için o mülakatta olanların büyük çoğunluğu Menzil, Kurdoğlu, Yazıcı, Okuyucu, Süleymancı ve İskenderpaşa tarikatlarının yönlendirmesiyle karşılarındaydı. Masaya oturan, müridi olduğu şeyhin adını veriyordu!
Daha Emniyet sürüyle Fethullahçı kaynıyorken, bir de yeni tarikatlara mı yer açılacaktı?
O gün heyette, buna izin vermemeye kararlı olanlar vardı.
Sonunda…
Görevli heyet, kontenjanın çok altında seçtiği 300 kişiyle geri döndü.

Yukarılarda, bu eleme büyük rahatsızlık yarattı. Bir kılıf bulunarak, kısa süre sonra yeniden yapıldı seçmeler.
Mülakat heyetinde bu kez, polis olmaya yönlendirilen o gençlerin bağlı olduğu tarikatların Emniyet’teki karşılıkları vardı. Sonuç; o müritler alındı, polis oldu.
Denir ki, 2014-2016 arasındaki, yani sadece 2 yıl içindeki polis alımı, tüm Cumhuriyet tarihinde görülmeyen büyüklükteydi. FETÖ tasfiyesinin ardından 20 yıllık polis alımına eşit kişi giriş yaptı Emniyet’e.
Ve onların büyük çoğunluğu, Menzilcilerden Süleymancılara, Kurdoğluculardan Yazıcılara kadar geniş bir ağa aitti. Emniyet, Fethullahçıların panzehrinin başka tarikatlar olduğunu sanıyordu.

Belki de 20 yıl sonra, teknik takipten istihbarata kadar Emniyet’teki tüm kritik birimlerin başında, işte bugünlerde alman o müritler olacaktı…
Menzilci polislerin fotoğrafları
15 Temmuz darbe girişiminden kısa süre önce…
Yapısı baştan aşağı değiştirilen Polis Akademisi…
Akademi’nin mescidi…
Çok yakında polis olacak Menzilci gençler vird çekiyor.
Diyeceksiniz ki nedir bu vird?
Aslında düzenli olarak zikretmekten başka bir şey değil.
Araf suresinde geçen “Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak ve yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam zikret ve gafillerden olma” sözü, virdin kaynağım oluşturuyor.
Nakşı tarikatlar “zikr-i hafi”, yani “gizli zikir” diye adlandırılan yöntemle “vird” çekerken, Kadiriler ve Rufailer “açık zikir” yapıyor.

“Gizli” deyince “kaçak” bir yöntemden bahsettiğimizi sanmayın. Daha çok kısık sesle, sözden çok kalple yapılan eylemi tarif etmek için kullanılıyor.
İlginçtir, her tarikatın ayrı bir vird ritüeli var. Hatta vird usulü ile diğerlerinden ayrışmak bir tarikatın olmazsa olmazı gibi.

Menzil Cemaati, bu konuda en keskin çizgiye sahip.

Müritlerin vird yapıp yapmayacaklarına, hangi sayıda ve ne zaman yapacaklarına mürşit karar veriyor. “Kendi başına hareket ederek, usulüne uygun davranmayan bazı müritlere şeytan musallat olmuş olabilir” diyerek, örgütsüz virdin zararlı olabileceğini dahi savunuyorlar.

Sanki doktor şeyh, hasta müride ilaç gibi vird yazıyor.

“Mürşit” dediklerinin tavsiyesiyle yapılan 5 bin zikirlik virdin, kendi başına yapılan 10 binden daha faydalı olduğuna inanıyorlar.

Haliyle vird, arınmak için biat etmeyi şart koşan bir sürecin parçası oluyor.
Vird sırasında dünya ile ilişkilerden kopmak için örtülerin altına girmek de, en çok Menzilcilerin kullandığı bir usul. Bunun için Özel yapılmış “vird kıyafetleri”ni, internetten bulup satın alabiliyorsunuz.

Dönelim, Polis Akademisi’nin mescidine…

Menzilci usul gereği, vird çekenlerden biri Polis Akademisi üniformasının içine saklanmış, diğeri üstüne bir örtü örtmüştü. Sağ ellerinde kalplerine yakın tuttukları tespihle, dillerini damaklarına yapıştırarak zikir çekiyorlardı. Kolun nasıl duracağı dahi Menzilcilerin kitabında yazıyordu. Polisler, devletin hatta Allah’ın kurallarının yerine, Gavsları- nın kanunlarını koyuyorlardı.

Evet, Türkiye Cumhuriyeti’nin kılcal damarlarında yeniden başka tarikatlar örgütleniyordu. O tarikatların üniforma giymiş müritleri, devletin yeni sahibi olmak için sabırla, sessizce ve gizlice bekliyordu.

Bu fotoğraflar gelecekten haber veriyordu.

İşte bugün Emniyet teşkilatında sayıları oldukça kalabalık olan, Menzilci polislerin ilk kez göreceğiniz o zikir fotoğrafları…

"

Metastaz kitabının ön okuması bu kadar. Kitabı beğendiysen senin için en uygun fiyatlı satın alma seçeneklerini listeledik.

pttavm D&R

beğendiniz mi?