Sudaki İz
Bu çağrıyı bir kez daha reddetmek, Bülent’in Fazıla’yı bir militan olarak değil de bir kadın gibi gördüğünü ortaya koyacağı için, Bülent daha fazla direnemeyerek elinde battaniyesiyle gelip yatağının bi ucuna yattı. Battaniyeyi de…
Bu çağrıyı bir kez daha reddetmek, Bülent’in Fazıla’yı bir militan olarak değil de bir kadın gibi gördüğünü ortaya koyacağı için, Bülent daha fazla direnemeyerek elinde battaniyesiyle gelip yatağının bi ucuna yattı. Battaniyeyi de…
Ne gariptir ki, imparatorluğun çöküşünün ilk izlerini görmesi, ihtiyarlığı andırır endişeli bir sıkıntıyı ilk hissedişi de Sultan’ın dönüşüne rast geliyordu, belki de eski karısı geri gelmese imparatorluğun çöküntüsünü bu kadar çabuk görmeyecekti. Sabaha…
Yeni bir gün doğuyordu. Milyonlarca defa doğmasına rağmen hiç eskimeyen bir şeydi sabah, her defasında yeniydi, her defasında taze, her defasında kuşlarla geliyor, her defasında beliren aydınlıktan yeni bir şeyler ummamızı sağlıyordu. Aydınlık…
Sevdiğimiz her şeyi göğsümüze bastırırken kırıyoruz. Vatanı seviyoruz ve sevgiyle bastırırken göğsümüze vatanı, onu parçalara ayırıyoruz; vatanseverler yapıyoruz parçalardan, hainler yapıyoruz, düşmanlar yapıyoruz, kuşkular ve korkular yapıyoruz, sevgimizle bir kezzaba dönüp delik deşik…
Aldatanlar aldatmakla yetinmezler; onlar, ihanete uğrayandan bunun için üzülmemesini, kahırlanmamasını, dertlenmemesini, sevdiğinin bir başkasıyla yaşadığı hazzın üstüne kendi acılarının gölgesinin vurmasına izin vermemesini de isteyecek kadar bencilleşirler. İhanetin yarattığı ve hem aldatanın hem…
Birbirini seven iki insanın düşebileceği en kötü duruma düştüklerinin farkındaydı, sevgi asla kaybolmayacak bir biçimde canlıydı ama aralarındaki ilişki çürüyüp eski bir köprü gibi yıkılmıştı. Bir nehrin iki kıyısında kalmışlardı. Birbirlerini görüyorlar, rüzgârın…
İtiraf edeyim ki, ilişkiler içinde en çok hastalıklı olanları severim, ateşimin yükselmesini, sayıklamalarımı, kâbuslarımla hayallerimin birbirine karışmasını, en dokunulmaz yerlerimde hissettiğim sızıları, Hastalığının bütün kıvrımları hastalığımın bütün kıvrımlarıyla öpüşen bir kadınla denizaltıma binip…
“Bu söylediğimin doğru olup olmadığından hiç emin değilim ama bana öyle geliyor ki sanki hepimiz, içimizde bir başkası için ayrılmış bir yerle doğuyoruz. Bir parçası kayıp bir bulmaca gibi… Hayatımızın önemli bölümünü garip…
Daha orada, o anda onun en tehlikeli yanının, istediği anda şefkat uyandırabilmesi olduğunu anlamıştım. Tanrı, hep aynı emri verdi, “Şehvetten sakının,” bu emre uyamadık, çelişkilerden hoşlanan Tanrı kendi emriyle bile çatışacak kadar güçlü…
‘Onunla bir kere daha buluşması, yaşadıklarını bir kaçamak olmaktan çıkaracak, kendisini bir labirent gibi içine alıp bu yaşananları bir daha kolay kolay dışına çıkılamayacak bir maceraya dönüştürecekti. Bunu hissediyordu. Kaçacaksa şimdi kaçmalıydı, daha…