“Ey Türk gençliği! Birinci vazifen…”
Yılmaz Özdil’in “Türkiye’nin kurtuluş reçetesi Mustafa Kemal’in hayat hikâyesidir,” diyerek kaleme aldığı Mustafa Kemal, Kırmızı Kedi etiketiyle buluşuyor. Özdil’in kaleminden, Modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatı aynı zamanda Kırmızı Kedi Yayınları’nın 1000’inci kitabı.
Yılmaz Özdil yeni kitabında, Mustafa Kemal’in Osmanlı ordusunda görevli bir askerken -bilhassa 1.Dünya Savaşı’nda görev aldığı Çanakkale cephesinde- çeşitli cephelerde ve daha sonra Türk Kurtuluş Savaşı’nda emperyalist güçlere karşı kazandığı başarıları, kurduğu yeni cumhuriyetle gerçekleştirdiği “çağdaş” demokratik cumhuriyet idealini, kadın hakları başta olmak üzere sosyal hayatta gerçekleştirdiği reformları, eğitim-kültür-sanat-ekonomi-tarım-sanayi-gündelik yaşam ve diğer başka alanda hayata geçirdiği, dönemi için emsalsiz denebilecek başarıları kaleme alırken, gündelik hayatından da kesitler sunuyor.
Ayrıca Mustafa Kemal’in, sanatsever ve entelektüel kimliğini, hayvanseverliğini, doğa bilincini, çocuk sevgisini, kadın hakları konusunda sergilediği vizyonerliğini ve diğer sıra dışı özelliklerini sebep sonuç ilişkisi içinde ele alıyor.
Onun, ailesiyle, arkadaşlarıyla, çocuklarıyla ve çocuklarla, hayatına giren kadınlarla olan ilişkisini; cephede askeri veya diplomatik temasta bulunduğu kişilere karşı “insan sevgisi” etrafında şekillenen barışçı tutumunu; ülkede gerçekleştirdiği kültür reformunun önemini; tüm dünyada “ezilen toplumlar” tarafından örnek alınan askeri ve siyasi başarılarını; bunların yanında en sevdiği yemekten en çok dinlediği şarkılara, giyim tarzından sevdiği hayvanlara, hatta Türkiye’nin “çağdaş” ülkeler seviyesine geçebilmesi için gündelik yaşamda yaptığı ve yapılmasını arzuladığı davranışlara kadar eksiksiz ve insani yönleriyle bütüncül bir Mustafa Kemal portresi ortaya koyuyor.
Bu kitapta, Mustafa Kemal’in çocukluğundan Kuvayı Milliye ruhuna, idam fermanından Kurtuluş Savaşı’na, Cumhuriyet’in kuruluşundan Mustafa Kemal’in kişisel özelliklerine, hizmetlileri ile olan diyaloglarından gece hayatına ve hayatında iz bırakan yakınlarına kadar pek çok detayı bulacaksınız.
Bugüne kadar hep Atatürk’ü okudunuz Yılmaz Özdil’in kaleminden Mustafa Kemal’i okuyacaksınız!
Mustafa Kemal
Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir.
Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu
kâfidir.
Selanik’te dünyaya geldi.
Pembe boyalı ev…
İkinci kattaki ocaklı odada doğdu.
Zübeyde sadece mevsimi hatırlıyordu.
“Erbain soğukları devam ederken doğurdum” diyordu. Aklında kaldığına göre
“23 Kanunuevvel”di.
Erbain kelimesi, Arapça “kırk” anlamına geliyordu.
21 Aralık’la 31 Ocak arasını kapsıyordu.
Kırk günlük karakışı tarif etmek için kullanılırdı.
23 Kanunuevvel, bugünkü takvimle 4 Ocak’tı.
4 Ocak 1881, salı’ydı.
İlk nüfus cüzdanında doğum yılı 1296 yazıyordu.
Rumi takvimdi.
13 Mart 1880’le 12 Mart 1881 arasını kapsıyordu.
Soyadı kanununa kadar 1880 deniyordu.
Soyadı kanunuyla yeni nüfus cüzdanı çıkarıldı.
1881 diye düzeltildi.
Adını babası koydu.
Mustafa…
Büyük dedesinin adıydı.
Türk gelenekleri gereğiydi. Ali Rıza ilk oğlu Ahmet’e babasının adını, üçüncü oğlu Mustafa’ya dedesinin adım koymuştu. Ailenin ikinci oğlu Ömer ise, Zübeyde’nin büyük dedesinin adını taşıyordu.
Anneannesinin adı, Ayşe.
Babaannesinin adı, Ayşe’ydi.
Ali Rıza’nın 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus savaşından kalma kılıcı vardı.
Selanikli gönüllülerden oluşan taburda görev yapmıştı.
Bilinen tek fotoğrafı da bu taburdayken çekilmişti. İşte o kılıcım, beşiğin başucuna astı. Mustafa o kılıcın şerefini öğrenerek büyüdü.
Kundaktayken sakin bir bebekti.
Zübeyde’nin sütü az geliyordu.
Ümmügül adında bir sütanne bulundu.
Ayrıca, Üftade adında siyahi bir kadın tutulmuştu.
Ev işlerinde lohusaya yardımcı oluyordu.
Pembe boyalı ev iki katlıydı, dört odalıydı.
Sahanlığı, bodrumu, mutfağı, tuvaleti vardı. Pencereleri kafesliydi.
341 metrekareydi.
Ali Rıza’yla Zübeyde kiracı olarak oturuyorlardı.
1877’de satın aldılar.
Ortak tapu yaptılar.
Zübeyde’nin babasından kalan parası vardı.
9600 kuruşunu Ali Rıza verdi.
3900 kuruşunu Zübeyde ödedi.
Yunanistan milli bankası, terk edilmiş mallar olarak tescillenen Pembe Ev’i 1928
yılında 197 bin drahmi karşılığında Sarafimidu ailesine sattı.
Selanik belediyesi 1933 yılında 650 bin drahmiye tekrar kamulaştırdı, Atatürk’e
armağan etti. Ancak, armağan edilen evi boşaltmak hiç kolay olmadı.
Ev sahibi aile oda oda kiraya vermişti. Kamulaştırma esnasında yedi ayrı aile kiracı olarak oturuyordu.
Boşaltıp teslim etmek iki yıl sürdü.
Evin anahtarları 1937’de Türkiye’ye verildi.
Atatürk bedavaya kabul etmedi.
Prensip olarak hayah boyunca parasını ödemediği hiçbir mal ve hizmeti
almamıştı, sembolik bile olsa mutlaka ödeme yapmak istedi.
Yunanistan sembolik fatura çıkardı.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, Pembe Ev karşılığında Selanik belediyesine 10 bin drahmi katkı sağladı.
Ali Rıza’yla Zübeyde, Pembe Ev’in hemen bitişindeki çıkmaz sokağa bir ev daha
inşa ettirmişti.
İki katlı, beş odalıydı.
Tapuda yine ortaktılar.
Orayı kiraya vermişlerdi.
Ekonomik sıkıntıları yoktu.
Ali Rıza 47 yaşındayken vefat etti.
Terekesine göre, 35 bin kuruş değerinde mülkü, 45 kuruş değerinde ceketi, 20
kuruş değerinde pantolonu, 40 kuruş değerinde paltosu, 20 kuruş değerinde
sandığı ve 15 kuruş değerinde iki kitabı vardı.
(O kitapların biri, Ahmet Vefik Paşa tarafından kaleme alınan Lehce-i
Osmânî’ydi. Diğeri, Muhammed Nuri Şemseddin’in eseri Miftah’ül-Kulûb’ dü.)
(Mustafa’ya babasından altın köstekli saat kalmıştı.
Manastır askeri lisesine kadar bu saati kullanıyordu.
Bir gece sıtma nöbeti geçirdi, baygın düştü.
Altın köstekli saat o gece kayboldu.
Kimin çaldığını asla bulamadı.
Babasından kalan tek hatıra bu şekilde elinden kayıp gitti.)
Gümrük memuriyetinden ayrıldıktan sonra ailesinin geçimini sağlamak için
kereste ve tuz ticareti yapan Ali Rıza, bağırsak tüberkülozuna yakalanmıştı.
Selanik Hortacı Camisi’nin haziresinde toprağa verildi.
Henüz altı yaşındayken evinin direğini kaybeden Mustafa, bu travmayı yaşarken,
evini de kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.
Çünkü, Ali Rıza’nın ölümünden altı ay sonra Selanik’teki Stamboul çarşısı
tüccarlarından Nuri efendi şeri mahkemeye başvurdu.
Ali Rıza’nın kendisine 28 bin 800 kuruş borcu olduğunu, bu borca karşılık
Pembe Ev’i rehin gösterdiğini iddia etti.
“Ya evi bana versinler ya satıp borcu ödesinler” dedi.
Zübeyde böyle bir borç kalmadığını, alacaklıya çoktan ödendiğini söyledi.
Mahkeme şahit istedi.
Starnboul çarşısında kereste ticareti yapan iki Müslüman şahit getirildi. Yemin
ettiler, borcun ödendiğini anlattılar. Hatta, mahalle imamıyla mahalle muhtarının
da bu borç ödemesine şahit olduklarını söylediler.
Mahkeme dört ay sürdü.
Borcun ödenmiş olduğuna hükmedildi.
Pembe Ev kurtuldu.
Mustafa, Makbule, Naciye…
En büyüğü alt yaşında üç çocukla dul kalan Zübeyde, sonradan yaptırdıkları
küçük eve taşındı.
Pembe Ev’i yıllık 11 bin 500 kuruşa kiraya verdi.
Kiracılar eve yerleşti, kirayı ödemedi.
Mahkemelik oldular.
Neticede mahkemeyi kazanıp toplam kira bedelini alacaktı ama, bu arada dara
düştü. Geçinebilmek için küçük evi sattı. Langaza’ya, Rapla köyünde bir çiftlikte
kâhyalık yapan ağabeyinin yanına taşındı.
Mustafa orada sünnet oldu.
Dayısı hem babalık hem kirvelik yaptı.
Selanik’ten akrabalar davet edildi.
Koçlar kesildi, düğün yemekleri yapıldı.
Mustafa’yla birlikte 16 yoksul çocuk sünnet ettirildi.
Karagöz oynatıldı, hokkabaz eğlendirdi.
Bir eliyle entarisini tutarak, yedi gün yattı.
Langaza’da altı ay kadar kaldı.
Okuluna devam etmek için Zübeyde’den ayrıldı.
Selanik’e halasının evine yerleşti.
Bir yıl kadar sonra Zübeyde oğlundan ayrı yaşamaya dayanamadı, Selanik’e annesinin yanına taşındı.
Nihayet kiracılardan kurtuldular, Pembe Ev’e döndüler.
Zübeyde, Ragıp Abbas’la evlendi.
Kendisi gibi duldu, dört çocukluydu.
Mustafa 15 yaşındaydı.
Üvey babayı kabullenmesi hiç kolay olmadı.
Dayısı uzunca bir süredir üstü kapalı olarak bu mevzuyu açıyordu, sık sık
Zübeyde’nin çok genç yaşta yapayalnız kaldığından bahsediyordu, bu tür baş
başa dertleşmelerle yeğenini duygusal olarak hazırlıyordu.
Gene böyle bir sohbetin sonunda, dayısıyla eve geldi. Zübeyde güler yüzle
karşıladı, yeni elbise giymişti. İçeride yabancı bir adam oturuyordu.
Ve, Zübeyde bu yabancı adamın yanında kapanmadan geziyordu… Vaziyeti anladı, darmadağın oldu.
O anki ruh halini yıllar sonra şöyle anlatacaktı: “Baktım, duvarda babamın kılıcı asılıydı.
İçimden gelen bir hisle o kılıca sarılmak istedim. Ve hiç kabahati olmayan bu beye saldırmak istedim!”
Hislerine teslim olmadı.
Tek kelime bile konuşmadan geri döndü, evden çıktı. Koştu koştu koştu koştu…
Halasına gitti.
Aylarca eve uğramadı.
Sonra?
Sonrasını şöyle anlatacaktı:
“Anamı aylarca görmedim. Fakat nihayetinde çok asil bir adam olan üvey babam
Ragıp beyle dost oldum. Nazik ve kibar bir insandı. Bana çok iyi bir mürebbi oldu. Anamın da genç yaşında böyle bir aile bağını yapmış olmasını takdir ettim.
Çocukluk hissim, babamı kaybetmiş olmama karşı bir isyandan ibaretti.”
Üvey ağabeyi Süreyya, yüzbaşıydı.
Mustafa’yı öz kardeşi gibi severdi.
Yanından ayırmadığı sustalı çakısını Mustafa’ya verdi.
“Lazım gelirse kendini bununla koru” dedi.
Bu sustalı, Mustafa’nın hem ilk hediyesiydi…
Hem de ilk silahıydı.
Ağırbaşlı çocuktu.
Mahalle arkadaşlarının birdirbir, sapan, güreş gibi oyunlarına katılmazdı. Elleri
cebinde, seyretmeyi tercih ederdi.
Altı yedi yaşlarındayken bile üstünün başının kirlenmesine tahammül edemezdi.
Tavırları yetişkindi.
Zübeyde’nin anlatımına göre…
“Kendine mahsus benliği vardı.
Herkesin nazarı dikkatini celbederdi.”
Ağabeyleri vardı, Ahmet ve Ömer.
Rumeli’yi kasıp kavuran çiçek salgınında ölmüşlerdi.
Mustafa o zamanlar iki yaşındaydı.
Ağabeylerini hiç hatırlamıyordu.
Ablası vardı, Fatma.
Veremden kaybedildiğinde Mustafa henüz doğmamıştı.
En küçükleri Naciye’ydi.
O öldüğünde Mustafa 16 yaşındaydı.
“Kardeşlerim arasında en sevdiğimdi” diyordu.
“Çocuk yaşının üstünde hisliydi. Öğrenmeye meraklıydı. Ben Harbiye’ye
giderken kitaplarımı istiyordu. Annemden onu okutmasını istemiştim. Annem
gibi sarışın, mavi gözlü, duru beyaz tenliydi. Makbule’ye hiç benzemezdi, tipik
bir yörük kızıydı.”
Mustafa Kemal kitabının ön okuması bu kadar. Kitabı beğendiysen senin için en uygun fiyatlı satın alma seçeneklerini listeledik.
Mustafa Kemal (2018)
★ Çok Satan
Araştırma
Yazar: Yılmaz Özdil
İlk Basım: 2018
Yayınevi: Kırmızı Kedi