Melih Gökçek başbakan olabilmek için neler yaptı?
AKP kurulmadan önce ABD ziyaretinde neler yaşandı?
30 yıl boyunca nasıl “örgüt” gibi hareket etti?
A Takımında kimler vardı?
Fenerbahçe’ye neden başkan olmak istedi?
Genelev patronları Ankara’da neler yaptı?
Gözaltına alındığında kim kurtardı?
Trafik kavgasında neden silah kullanıldı?
Turgut Özal kime ve neden “dangalak” dedi?
İlk “parsel parsel” satış ne zaman gerçekleşti?
ANKAPARK ihalesinin ucu hangi mafya liderine uzandı?
Osman Gökçek ölen çete lideriyle ne konuştu?
Zekeriya Öz’ü Dubai’de ağırlayan kişinin
Melih Gökçek ile ne ilişkisi vardı?
FETÖ firarisini kim, nasıl korudu?
17-25 Aralık’tan sonra FETÖ’ye imar rantı sağlandı mı?
15 Temmuz’dan sonra FETÖ’cü isme parsel verildi mi?
Parsel Parsel, bunlar ve daha onlarca sorunun yanıtını veriyor…
TEŞEKKÜR
Bu kitabın ortaya çıkmasında büyük emekleri olan isimler var.
En başta…
Cezaevi günlerimde yazılarım için tüm fedakarlığı gösteren eşim Dilek’e…
Zor günlerimde yaşadıklarımıza büyük bir olgunlukla sabreden çocuklarım Sadıkhan ve Ada’ya…
Bu kitabın ortaya çıkmasında en az benim kadar emeği olan değerli gazeteci, editör ve yol arkadaşım Mert Taşçılar’a teşekkür ederim.
Ayrıca kitabın tamamlanası sürecinde bana dostluklarını ve hukuki desteklerini esirgemeyen çok değerli hukukçular Celal Ülgen, Mehmet Ruşen Gültekin, Fuat Selvi, Cihan Arık, İlker Ziya Göktaş ve Emre Özen’e, yine çok değerli katkıları nedeniyle Salih Altıntop’a minnettarım…
Güzel günlere…
GİRİŞ
“Verba volant, scripta manent…”
Söz uçar, yazı kalır
Bir Melih Gökçek kitabı yazmanın bu kadar zor olacağım düşünmemiştim. Araştırmaya koyulmadan önce yüzlerce sayfalık belgeye ihtiyacım olacağım biliyordum.
Fakat bu iş binlerce sayfaya çıktığında sorunun ne kadar kapsamlı olduğunu ben de yazarken fark ettim.
Bu süreçte tüm olan bitenler detayları ile yazılsa ortaya özet olarak okuyacağınız bu kitap yerine, binlerce sayfalık bir “Ankara Romanı” hatta “Ankara Ansiklopedisi” çıkardı.
Çok karmaşık ve girift bir örümcek ağı gibi ilişkiler içinden, sizi sıkmadan, kolay ve sade bir dille belgeli ve kanıtlı olanları yazdım. Gerçek ama belgeleyemediğim konular ve olaylar ise dediğim gibi “ansiklopedi” olur.
İlerleyen sayfalarda, Melih Gökçek ve oğullarının, çevresindeki aşağı yukarı yüz kişilik bir grubu bilinçli ve kasıtlı bir şekilde nasıl ihya ettiklerini, televizyon kanalı, spor kulübü ve vakıf bağlantılı bazı kişileri nasıl Ankara’nın en zenginleri yaptıklarını okuyacaksınız.
Mesele şu ki bu zenginleşmeyi kendi paralarıyla değil, kamu kaynakları ile yani sizin benim paramla yaptılar.
Cumhuriyet tarihinde kamu kaynağının böylesine umursamazca ve sorumsuzca harcandığına daha önce hiç tanık olmamıştım.
Yazdıkça şaşırdım.
Aynı adreslerde mantar gibi kurulan şirketlere aktarılan, milyarlarca liraya ulaşan paraları görünce şaşırdım.
Ama şaşırdığım başka bir konu daha var.
Her vesile ile ekranlarda, kürsülerde “kul hakkı”, “vicdan”, “adalet” diyen iktidar temsilcilerinin, siyasetin ve medyanın sessizliği…
Daha da şaşırtıcı olan ise yargının ilgisizliği…
Okudukça göreceksiniz ki Melih Gökçek ve oğullarının yargılanmaması anormal bir durumdur. Hakkında bu kadar çok suç duyurusu, şikâyet ve yasalara aykırı iş, işlem olan bir kişinin en azından savcılar tarafından çağrılıp ifadesinin alınması lazım.
Bir tweet için sıradan yurttaşın peşine düşen yargı, konu Melih Gökçek olunca “görevi ihmal”den öte bir kayırmacılık içinde… Bir el veya birileri yıllardır Gökçekleri açık bir şekilde koruyor.
Ama salt bu satırları yazdım diye biliyorum ki ben yargılanacağım. Belki Gökçeklerle bağlantısı “olmayan” birileri tarafından saldırıya uğrayacağım. Veya Twitter’da Gökçek ve trollerinin hakaretlerine maruz kalacağım.
Önemli değil.
Şunu bilin ki birazdan okuyacağınız sayfalarda her bir satırın belgesi binlerce sayfa şeklinde bende var.
Sayın Melih Gökçek’e de çağrım şu; mahkemeye başvur, başvur ki artık bu yapılanlar yargıya taşınsın.
Bu arada…
Sayın Melih Gökçek ve Osman Gökçek’e kitapta yazılanlar için “cevap hakkı” ilkesi gereği, görüşmek ve bu bilgileri sunup, onların da görüş ve bilgilerini almak için çok çaba harcadım, fakat hiçbir yanıt alamadım.
Tek muradım; hakikat…
Dilerim bu kitap, hakikatlerin ortaya çıkması ve yaşananlar için tarihe bir not düşmek adına bir nebze faydalı olur.
İyi okumalar.
Murat Ağırel
“Özellikle Hizmet hareketine ben yıllarca yardım ettim. Her türlü fedakârlığı yaptım. Onlar istemediler, ben teklif ettim. Çok değerli insanlar var içinde. Çok samimi insanlar var. Hele tabanı pırıl pırıl insanlar.
İki tane oğlum var, iki oğlum da Samanyolu’ndan mezun. İki tane torunum var, ikisi de Samanyolu Okulları’nın versiyonu sayılan Atlantik Okulları var, orada okuyorlar. Yani çocuklarımı Hizmet hareketine emanet ettim. Evlatlarımı, torunlarımı.
Niye? Onlara güvendiğim için. Ve bu olaylar başlayıncaya kadar hiçbir şekilde ters düşmedim. Yirmi yıldan beri, benden içtikleri su ayrı gitmeyen bu kardeşlerime ben ne yaptım? Hangi kötülüğü yaptım? Hangi kötü sözü söyledim? Hangisinin kalbini kırdım? Ben, alttaki, tabandaki, tertemiz insanlara, hizmetteki kardeşlerime hakkımı helal ediyorum.
Ben bunun için mi yardım ettim bu kardeşlerime?
Tekrar ediyorum, o tabandaki pırıl pırıl kardeşlerim gene benim başımın tacı…”
Melih Gökçek
Her şey o sözle başladı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 20 Ağustos 2017 tarihinde AKP teşkilatlarına seslenmiş, “Metal yorgunluğu olursa Türkiye paslanır” demişti.
Her şey bundan sonra başladı…
AKP’de yeniden yapılanma sürecinin işaret fişeği olan bu sözlerin ardından belediye başkanlarının istifa edeceği dedikodusu ayyuka çıktı.
AKP Sözcüsü Mahir Ünal bir sonraki ay, “Öncelikleriniz değişmişse, vatan, bayrak, devletin bekası söz konusu olduğunda sağma ve soluna bakınmadan ‘ben varım, sorumlu olan benim’ diyemiyorsanız metal yorgunusunuz. Son iki yıl içerisinde 200’e yakın AK Parti ilçe başkanı, 20’ye yakın il başkanı değiştirilmiştir. Bu bir nöbet değişimi ve bayrak yarışıdır” açıklamasını yaptı.
Bu sözlerin iki hafta sonrasında ilk istifa İstanbul Büyükşehir Belediye Başkam Kadir Topbaş’tan geldi.
Kadir Topbaş, 22 Eylül’de İBB Başkanlığı görevinden istifa ettiğini duyurdu. Veda konuşmasına, “Her şey affedilebilir ama adam yerine konmamak asla” sözleri damga vurdu.
Kadir Topbaş’ın ardından ikinci istifa Niğde Belediye Başkam Faruk Akdoğan’dan geldi. Akdoğan istifasını 18 Ekim’de duyurdu.
Kamuoyunu en çok meşgul eden süreç ise bu iki istifadan soma yaşandı. Ankara kulisleri üç belediye başkanı hakkındaki iddialarla çalkalandı. İddialara göre, Ankara, Bursa ve Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanlarının da istifası istenmişti fakat onlar direniyordu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise direndiği iddia edilen belediye başkanlarına ilişkin olarak 20 Ekim’de kendisine yöneltilen soruyu şöyle yanıtladı:
“Üç belediye başkanımızın istifalarını en kısa zamanda vereceklerine inanıyorum. İlgili arkadaşlarımız görüşmelerini yaptılar ve şu anda da zannediyorum bu istifayı vermenin hazırlığı içindeler.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklamasının ardından önce Bursa Büyükşehir Belediye Başkam Recep Altepe istifa etti. 23 Ekim’de Bursa’da bir temel atma töreninin ardından istifasını açıklayan Altepe, “Liderimizle ters düşmeyeceğiz” diye konuştu.
İstifası istenen belediye başkanları arasında en çok konuşulan isim ise Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’ti. 23 yıldır belediye başkanlığı yapan Gökçek’in “istifasının istenmesi” neredeyse her gün haber oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Melih Gökçek’in istifasını istemiş, Gökçek ise istifayı reddederek “görevden alın” demişti.
Bunun üzerine Erdoğan ve Gökçek, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bir görüşme yapmıştı. Melih Gökçek toplantı sonrasında sosyal medyadan açıklama yapmış, ancak istifa tartışmalarına ilişkin bir görüşmenin olup olmadığıyla ilgili bilgi vermemişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise o dönemde yaptığı Sırbistan ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilere, Gökçek’in istifasını istediğini belirterek şunları söylemişti:
“Sayın Gökçek ile biz, Külliyemizin hemen karşısında, biliyorsunuz, 15 Temmuz Şehitler Abidesi’nin mekânının yan tarafında bir müze ve otopark projesi olayı vardı. Ne oldu vesaire diye, bu konuyla alakalı kendisini bir çağıralım dedik. Bu vesileyle o konulara da yani sizin ifade ettiğiniz konulara da girme durumu oldu. Bunları aramızda konuştuk, görüştük. Daha önce de söylediğim gibi olay sadece Melih Bey’in şahsında olan şeyler değildir.”
Melih Gökçek istifa krizinin büyümesiyle birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Külliyede bir görüşme daha yaptı.
Bu görüşmenin ardından sosyal medya hesabından açıklama yaparak 28 Ekim Cumartesi günü istifa edeceğini duyurdu.
Yaptığı basın toplantısında, “yorulmadığım, üzerinde bir metal yorgunluğu olmadığım” ifade eden Gökçek, istifasının nedenini “Emir, demiri keser” diye açıkladı.
Gökçek, 23 yıllık “başarılarım” sıraladı, sözlerinin devamında şu ifadeleri kullandı:
“Ben bu davanın adamıyım. Dava ahlakından geliyorum, benim davamda nefse uymak yoktur. Benim davamda şahsi çıkarlarla davaya zarar vermek yoktur. Benim davamda liderin kararlarına uymak gerekir. Emir, demiri keser. Ben bu vebalin altından kalkamam.”
Bu açıklama ile 8 bin 617 gün, 1231 hafta, 307 ay yani 23 yıllık bir belediye başkanlığı hikâyesi bitti.
Dile kolay…
Bu okuduklarınız aslında uzun bir hikâyenin özeti ve sonuydu. Ama bu hikâyenin bir başlangıcı, gelişmesi ve sonuçlan var.
Gelin biz hikâyeyi baştan anlatmaya başlayalım…
CIA şefinin yakın dostuyla kulüp yönetiminde
Tam adı: İbrahim Melih Gökçek
20 Ekim 1948 yılında Ankara Keçiören’de doğdu.
Aslen Şanlıurfa Halfetili olan babası avukat Ahmet Gökçek, Adalet Partisi Gaziantep il başkanıydı. Annesi Kosova, Prizrenli ev hanımı.
Avukat babası, koyu bir Fenerbahçeli olduğu için oğluna dönemin ünlü futbolcularından Melih’in adım koydu. Üç çocuklu bir ailenin en büyük çocuğu olan Melih Gökçek beş yaşına kadar Ankara’da yaşadı.
Kitaptan tadımlık bir bölümü okumak için aşağıdaki PDF bağlantısına tıklayın.
PDF indirParsel Parsel kitabının ön okuması bu kadar. Kitabı beğendiysen senin için en uygun fiyatlı satın alma seçeneklerini listeledik.
Parsel Parsel (2021)
★ Çok Satan
✱ Yeni Çıkanlar
Araştırma
Yazar: Murat Ağırel
İlk Basım: 2021
Yayınevi: Kırmızı Kedi