Sen kendin için bir şey yapmıyorsan kim senin için bir şeyler yapacak? Sen kendi yaralarını kendin sarmadan, kim sana yardım edebilir gerçekten? Eğer başkaları için önemli olmadığını hissediyorsan, ilkönce kendine şunu sormalısın: Ben kendim için önemli miyim?

Seninle bir yolculuğa çıkacağız bu kitapla birlikte. Her insanın içinde bir sağlıklı bir de sağlıksız bir “ben” vardır. Sağlıksız ben kontrolü devraldığında, insan kendine zarar verir. İşte bu kitapla çıkacağımız yolculuğun amacı, içindeki güzel insana yani sağlıklı bene ulaşmak.

Bu yolculukta, kaygılarınla baş etmek ve kafaya takmamak için hangi yöntemleri kullanabileceğini, olumsuz düşüncelerini nasıl kontrol edebileceğini, sağlıklı ilişkilerini geliştirirken, sana zarar veren zehirli insanlardan kendini nasıl koruyabileceğini, hangi alanlarda mücadele etmenin anlamlı olduğunu, hangi alanlarda hayatı ve getirdiklerini kabullenmen gerektiğini, içindeki değersizlik hissini nasıl yenebileceğini ve kendini nasıl dönüştürebileceğini keşfedeceksin.

Hazır mısın bu yolculuğa?


Kendine İyi Davran Güzel İnsan

Yazar Hakkında

İlköğretim ve lise eğitimini Ankara’da alan Beyhan Budak üniversite eğitimini İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde tamamlamıştır.

Üniversite eğitimi sonrasında ilk yüksek lisans eğitimini Gazi Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Bölümü’nde yapmıştır. Romantik ilişkiler üzerine yüksek lisans tezini hazırlamıştır. İkinci yüksek lisansını “Klinik Psikoloji” alanında İstanbul Esenyurt Üniversitesi’nde tamamlamıştır. Beyhan Budak evli ve iki çocuk babasıdır.

Uzun yıllar T.C. Sağlık Bakanlığı’na bağlı bir hastanede çalıştıktan sonra istifa etmiştir ve psikoterapi ve eğitim çalışmalarına kurucusu olduğu merkezde devam etmektedir.

2018 yılında Tedx Kaleiçi etkinliğinde, “O Satın Aldığın Şey Mutluluk Değil!” isimli bir konuşma yapan Beyhan Budak, birçok kurumda ve şehirde kendine yardım konularında 300’den fazla konuşma yapmıştır ve hâlâ bu konuda çalışmalarına devam ediyor. Birçok TV ve radyo programında alanıyla ilgili paylaşımlarda bulunmuş, bazı çizgi filmlere senaryo danışmanlığı yapmıştır.

Kendi danışanlarına psikolojik destek vermek dışında, birçok sebepten ötürü psikolojik yardım alamayan insanlara ulaşabilmek için kurduğu YouTube kanalında “Popüler Psikoloji” ve “Kendine Yardım” konularında videolar yayınlamaktadır. Bu kanalda yayınladığı videolar, bugüne kadar 500 binden fazla kişi tarafından 30 milyondan fazla kez izlenmiştir.

Beyhan Budak @beyhanbudak

Teşekkürler

Bu kitabın yazıldığı tarih itibariyle 34 yaşındayım. Ankara’dan İstanbul’a üniversite okumaya gittiğimde 17 yaşındaydım. O zamandan bu zamana geçen 17 yıl sanki bir gün gibi geliyor geriye dönüp bakınca. İnsanın hissettiği bu olsa da hiçbir şey bu kadar hızlı ve tek başına olmadı. Hayat yolunda ilerlemeye devam ederken, bu ilerlemeye katkısı olan birçok insan oldu hayatımda.

Annem ve babam, ikisi de ilkokul mezunu. Kendileri istedikleri eğitimi alamamış olsalar da kendi çocukları için ellerinden gelen bütün fedakârlıkları yaptılar. Babamdan ne zaman kitap alacağım diye para istesem, hiç sormazdı, ne kitabı alacaksın, neden durmadan kitap alıyorsun diye. İmkânları çok kısıtlı olsa da. Çizgi roman, polisiye veya korku romanları, hiç fark etmezdi babam için. Oku da ne okursan oku derdi o zamanlar. En başından bu yana maddi ve manevi desteğini hiç çekmedi üzerimden. Bu destek, kendimi ve zihin dünyamı geliştirmeme olanak sağladı. Annem bambaşka bir insan; çok duygusal ve şefkat dolu bir kadın. Bazen kendimden şikâyetçi olduğum aşırı empati özelliğimin annemden bana geçtiğini düşünmüşümdür hep. İnsanlara karşı ilgimin, onları anlamaya çalışmamın ve içimdeki hayata karşı sevginin kaynağı annemdir. Lise döneminde, bir yaz tatilinde bütün Türk edebiyatını bitirmeyi kafaya koymuştum. Kitaplar çok güzel. Her okuduğum kitapla birlikte, o dünyaya dalıyordum. Kafamı bir kaldırıyordum yanıma çay gelmiş, bir daha kaldırıyordum çay gitmiş meyveler gelmiş. Rahatsız etmeden, gelip gidip bir şeyler bırakıyordu yanıma. Öyle bir yaklaşımdı anneminki. Hâlâ öyledir annem ve babam. Şu an bile, annemin ve babamın arkamda duruşunun güvenini hissediyorum.

12 yıldır hayat arkadaşım eşim Şeyda, sanki hayat boyu berabermişiz gibi hissediyorum. Hayatımın büyük bir kısmında, bütün iyi ve kötü anlarda hep yanımda olan, hem dost hem de sevgili. Bence bir ilişkinin en temeli sevdiğin insanla konuşabilmek, konuştuğun zaman keyif alabilmek. İnsani ve mesleki anlamda bulunduğum yere Şeyda olmasaydı kesinlikle gelemezdim. Bu bir ekip işi. Çocuklarımız Efsun ve Tuna, hem bu kitabın yazılma sürecinde hem de mesleki olarak çok yoğun olduğum zamanlarda, neşeleriyle bir terapi gibi geldiler bana.

Kitabın yayıma hazırlanma sürecinde desteklerini esirgemeyen editörüm Özlem Küskü’ye, entelektüel birikimi, farklı bakış açısı ile kitabıma çok değerli katkılar sunan Tuba Başboğa’ya ve kitap yayına çıkmadan önce verdiği geribildirimlerle katkıda bulunan Tuğba Coşkuner’e teşekkürü borç bilirim.

Ve ismini yazamadığım, yolumun kesiştiği tüm insanlar. Hepimizin birbirimizin gelişimine katkısı çok büyük. Bazen iyiliklerle bazen de kötülüklerle birbirimizi geliştiriyoruz ve olgunlaştırıyoruz. Ben uzun zamandır hayatı olduğu gibi kabul ediyorum ve karşıma çıkan her insanın bana kattığı bir değer olduğunu ve bunun tesadüf olmadığına inanıyorum.

1. BÖLÜM

Başlangıç

Kötü şeyler herkesin başına gelir. Önemli olan bundan sonrası. Ya oturup durmadan kendine acırsın ya da canının acımasına rağmen kalkarsın ve yola devam edersin.

Değişim

İnsanlar bana yaralarıyla gelir. Kimisinin geçmişinden getirdiği, kimisinin çevresindeki insanların sebep olduğu, kimisinin de kendi kendine sebep olduğu ruhsal yaralardır bunlar. Ruhsal yaralar, fiziksel olanlar kadar dikkat çekici değildir. Uzun yıllar, acı vermesine rağmen kaynağının nerede olduğunu anlayamayabilirsin bile. Sadece, bu acı nereden geliyor diye sorarsın kendine. Bu yaraları iyileştirmenin ilk yolu kaynağı bulmaktır. Bu kitabın yazılma amacı yaralarının kaynağını keşfetmeni ve bunları iyileşebileceğini fark etmeni sağlamak.

Şu an bulunduğun noktaya pek çok şey yaşayarak geldin. Her şey yavaş yavaş oluştu içinde. İçine doğduğun aile, anne babanın sana yaklaşımları, sana verdikleri ya da vermedikleri sevgi, onlarla kurduğun güven ilişkin, içinde yaşadığın toplumun sana yaklaşımı, hayatının zor zamanlarında sana nasıl yaklaşıldığı, yaşadığın travmatik deneyimler, bütün bu hayat olaylarına karşı geliştirdiğin savunma mekanizmaları ve daha pek çok şey. Bütün bunların hepsi senin şu an yaşadıklarını ve hissettiklerini belirliyor. Ama sen eskisi gibi yavaş değilsin, hızlı düşünüyorsun, hızlı yaşıyorsun. Bu hızlı tempoda her şey akıp giderken yaşadığın sorunların kaynağını bulamıyor, kendine dönüp bakmak yerine çözümü dışarıda arıyorsun. Yaşadığın sorunlarla ilgili ilk yapmamız gereken, geçmişten yük olarak getirdiğin, cebindeki çakıltaşlarını fark etmeni sağlamak ve bunları derleyip toplayıp, bir kenara kaldırmak. İkinci olarak, şu anda seni olumsuz etkileyen fazlalıklardan kurtulmak. Ve en sonunda kişisel dönüşümün ve ruhsal dengenin kapısını aralamak.

Sana bir hikâye anlatmak istiyorum bu durumla ilgili:

Sürekli tek bacağı üzerinde duran bir adam varmış. Haliyle bir süre sonra adamın kasları kasılmaya ve ağırlığı çeken bacağı ağrımaya başlamış. Fakat ağrıyan sadece bacağı değilmiş. Olağandışı pozisyon, adamın tüm kas sistemini yormaya ve kasmaya başlamış. Sonunda ağrı dayanılmaz hale gelmiş ve adam yardım için bağırmış.

Yardım çağrısı üzerine birileri adamın yardımına gelmiş. Adam tek bacağı üzerinde durmaya devam ederken, yardımcı olmak için gelenlerden birisi bacağa masaj yapmaya başlamış. Bir başkası kasılan boyun kaslarını gevşetmeye çalışmış. Üçüncü yardımsever ise adamın dengesini kaybetmek üzere olduğunu fark edip destek olsun diye kolunu uzatmış. Olayı kalabalık içinde seyredenlerden biri, adamın ayakta durabilmesi için kendisini iki eliyle kavramasını önermiş. Bilge bir yaşlı, bacakları olmayan bir insana göre daha iyi durumda olduğunu söylemiş. Bir diğeri, adamın kendisini tüy olarak hayal etmesini ve ne kadar çok bu hayale yoğunlaşırsa acısının o kadar azalacağını dile getirmiş. Bir başka bilgili yaşlı adam ise “Zamanla çözüm bulunur” demiş.

En sonunda ise izleyenlerden birisi adama yaklaşmış ve sormuş: “Neden bir bacağının üstünde duruyorsun? Diğerini de uzat ve üzerine bas. Biliyorsun, bir bacağın daha var.”

Güzel insan, sende olmayanı ne başka bir insanda ne de başka bir eşyada bulabilirsin. İnsan hangi yola çıkıyorsa çıksın, başlangıç noktası kendisi olmalıdır. İnsanın kendi içinden başlamayan herhangi bir girişim ve değişim çabası başarısızlıkla sonuçlanacaktır. Amacım sana bir şey öğretmek değil, bu benim haddime de değil. Ben de senden farklı değilim, hepimiz hayat yolunda yolcuyuz. Benim senin hayatındaki görevim sadece hatırlatmak. Bilip de unuttuklarını, ruhunun derinliklerinde kaybettiklerini, eksikliklerini ve fazlalıklarını hatırlatmak.

Sen kendin için bir şey yapmıyorsan kim senin için bir şeyler yapacak? Sen kendi yaralarını kendin sarmadan, kim sana yardım edebilir gerçekten? Eğer başkaları için önemli olmadığını hissediyorsan, ilkönce kendine şunu sormalısın: Ben kendim için önemli miyim?

Kendine İyi Davran Ne Demek?

Lise yıllarımda en büyük keyiflerimden biri, Ankara Kızılay’da kendime boş bir bank bulup gelip geçen insanları izlemekti. Çeşit çeşit insan geçerdi önümden. Birbirine nefes aldırmayacak kadar sıkı sıkıya sarılmış çiftler, yüzünde hayata dair hiçbir mutluluk ifadesi olmadan koştur koştur bir yere yetişmeye çalışanlar, dalgın ve avare bir şekilde dolaşanlar, gözleri parlayan ve gülen insanlar… Kendimce bir oyun oynardım; birisini seçip giyim tarzına, mimiklerine ve davranışlarına bakarak, ne düşündüğüne, nereye gittiğine dair tahminler yürütürdüm. Benim için insanları bu şekilde incelemek inanılmaz keyifliydi. Sonrasında, çok isteyerek ve hatta ailemi bile karşıma alarak psikolog oldum. Hobi olarak yaptığım şey artık mesleğim olmuştu.

Sonra bir psikolog olarak incelemeye başladım insanları. Tam 13 yıldır da aktif ve uygulayıcı olarak devam ediyorum. Bugüne kadar yaklaşık olarak 12 binden fazla psikoterapi seansı yaptım. Bir insanın başına gelebilecek en kötü şeyleri yaşamış insanlara, zorlu süreçlerinde eşlik ettim. Dinlediğimde şaşırdığım hayat hikâyelerine tanık oldum. Bu kadar insanla bu kadar çok seans yaptıktan sonra, hâlâ iyi ki bu mesleği seçmişim diyorum kendime.

Kimisi çocukluğunda kimisi yetişkinliğinde yaşadığı küçük ya da büyük travmalar neticesinde ortaya çıkan, içinde bulunduğu ve yaşadığı olumsuz ruh halinden, psikolojik problemlerinden kurtulmak ister. Çoğu zaman bu problemlerin kaynağında hep başka insanlar vardır. Bu kadar çok insanla çalıştıktan sonra şunu net olarak söyleyebilirim sana, insanın en büyük koruyucusu kendisi.

Kendimizi hep tek kişi olarak değerlendirme eğilimindeyiz. Halbuki fiziken ve zihnen tek olsak da içimizde iki parça var, sağlıklı ben ve sağlıksız ben. Bu iki ben, her insanın içinde mevcuttur. Ama eğer sağlıksız olan “ben”in sesi daha çok çıkıyorsa, seni o yönetiyorsa, diğer tarafın ezilir, aşağılanır ve ihtiyacı olan ruhsal besinleri karşılayamaz. Bunun sonucunda içinde bir boşluk hissedersin, sıkıntı, mutsuzluk, değersizlik ve sevgisizlik sarar her yanını. Hayatın doğal zorluklarında bile, içindeki sağlıksız sen, seni suçlar. “Sen aptalsın, sen yapamadın, sevilmiyorsun işte, değersizsin, önemsizsin” der. Ve sen sağlıksız seni, kendin zannedersin, onun söylediklerini doğru kabul etmeye başlarsın… Ve sonuç, senin adına hüsran olur. Kendine iyi davran derken amaçladığım şey, sağlıklı “ben”in sesinin yükselmesini sağlamak, kendine anlayış ve şefkat göstermek konusunda pratik öneriler vermek. Olumlu yanlarını keşfederken, eksik olup da değiştiremeyeceğin şeyleri kabullenme ve iç huzurunu yakalama konusunda sana yol arkadaşlığı yapmak istiyorum. Kendine iyi davranmak çok ama çok önemli.

Çünkü sen kendine iyi davranmazsan, kimse sana iyi davranmıyor. Sen kendine iyi davranıyorsan yani ona anlayış ve şefkat gösteriyorsan, diğer insanlar kötü olsalar bile bundan çok fazla etkilenmiyorsun. Sen kendini sevmiyorsan diğer insanlar da sana, umduğun değeri vermiyor. Ve çok acıdır ki, bugüne kadar tanıdığım binlerce insanı göz önünde bulundurarak sana şunu söyleyebilirim: Bir insana en büyük zararı diğer insanlar değil kendisi veriyor.

Kendine iyi davranmak, kendini merkeze almak, bencillik ya da narsisizm değil. Her şeye hakkın olduğunu ya da hayatındaki olumsuzluklar için sorumluluk almandan kaçmanı da önermiyor. Sadece kendine hakkın olduğu şekilde, adaletli ve insancıl davranman gerektiğini söylüyor.

İşte tam bu noktada, kendine iyi davranmak öğrenilmesi ve aktif olarak uygulanılması gereken bir hayat felsefesi.

Her İnsan Güzel midir?

Bugüne kadar felsefe ve bilim, insanın doğası hakkında birçok şey söyledi. Kimisi insanın boş bir levha gibi olduğunu, kişiliğine dair her şeyi sonradan öğrendiğini, kimisi ise genetik faktörlerle bir sürü şeyi doğarken içinde getirdiğini anlattı. Birçok din, insanın doğası hakkında yorumlar yaptı, kimisi insanın günahsız doğduğunu, kimisi aksi şekilde günahkâr doğduğunu söyledi. Bu konuda hâlâ net bir birlik yok, insan doğuştan iyi midir ya da kötülükler bir şekilde içimizde mi gelir konusunda birbirinden farklı şeyler söyleniyor.

Benim kişisel gözlemlerim bana, bütün söylenenlerin hepsinin bir tarafının doğru olduğunu düşündürtüyor. Genetik olarak getirdiğimiz özelliklerimiz var, içimizde güzele de kötüye de eğilim var. Doğuştan getirdiğimiz malzeme, içine doğduğumuz çevre ile biraz daha şekilleniyor. Çıkan sonuç her ne olursa olsun, her insanın içinde güzel kalan bir taraf her daim var. Her videomun sonunda, kendine iyi davran güzel insan derken, o içimizdeki “güzel insan” olan tarafımıza sesleniyorum aslında. İnsan, içindeki sağlıklı olan tarafı yani kendi güzel insanını keşfettikçe, hem kendine hem de çevresine karşı daha iyi oluyor. Denge ve huzur içinde hayat yoluna devam ediyor.

Güzel insan olmak benim hayat niyetim. Bu niyet benim hayata bakışımın çerçevesini oluşturuyor. Bu çerçeveyi temel alarak, kendime, diğerlerine ve dünyaya yaklaşıyorum. Bu güzel niyetin beni dönüştürdüğünü hissediyorum. Niyet etmek yola çıkmak demektir. Bu yolun bir sonu yok ama sadece yolda olabilmek bile büyük bir değişim. Umarım sen de bu yola çıkarsın güzel insan.

Yola Çıkmaya ve Keşfetmeye Cesaretin Var mı?

Hayatını oluşturan bütün şeyleri bir oda gibi düşünmeni istiyorum. Bu oda öyle bir oda ki, hayatının düzenini temsil ediyor. Bu ortamdaki gereksiz eşyalar, burayı kalabalıklaştırıyor ve senin buradaki hareket kabiliyetini kısıtlıyor. Odanın içinde durduğun yerden bunalıyorsun, ileri geri hareket etmek istiyorsun ama hareket edecek yer kalmamış hiç, bir şansımı deneyeyim diye sağa sola bakınıyorsun ama her yer eşya dolu. Kendi kendine söyleniyorsun, ne ara aldım bu kadar eşyayı diye. İşte bu eşyalar, senin hayatından çıkarman gereken, sana zarar veren alışkanlıklarını, düşüncelerini, davranışlarını ve hatta ilişkilerini temsil ediyor. Yıllar içinde o kadar çok biriktirmişsin ki bu tür şeyleri, bugün hayatını temsil eden oda çöp eve dönüşmüş durumda ve sana hareket imkânı vermiyor.

İçinde bulunduğun ruh halinden kurtulmak, daha iyi ve canlı hissetmek istiyorsun biliyorum. Ama hayatın aynen biraz önce bahsettiğim gibi karmakarışık ve fazlalıklarla dolu. Bunları ortadan kaldırmadan, …

"

Kendine İyi Davran Güzel İnsan kitabının ön okuması bu kadar. Kitabı beğendiysen senin için en uygun fiyatlı satın alma seçeneklerini listeledik.

pttavm D&R

beğendiniz mi?

Kendine İyi Davran Güzel İnsan (2019)