Cehenneme Övgü’de “bu dünya”yı sorgulayan Gündüz Vassaf ikinci kitabında “cennet”e, hem de cennetin ta dibine el atıyor. Mizahla bilimkurgunun, düzyazıyla bilimsel makale üslûbunun harmanlandığı kitapta, ‘yanlışla doğru’, ‘yalanla dolan’ sırt sırta duruyor. Bu kitapta Freud’un kuramlarının hayata geçirildiği Amsterdam genelevlerinde dolaşabilir, hükümet kiralayabilirsiniz; hatta 100 dolara bir Amerikan şirketi bile satın alabilir, isterseniz yeni yaşam biçimlerinin hayata geçirildiği özgür kolonilerde yaşayabilirsiniz. Gündüz Vassaf, düşgücünün sınırlarını zorladığı Cennetin Dibi’nde, “gelecekte yolculuğa” davet ediyor bizi.


Cennetin Dibi: Modern Zamanlarda Eğlencelik Hayat

Akıl kendi kendinin yeridir
ve kendi başına Cehennemi cennete
cenneti cehenneme
çevirebilir

Şeytan, John Milton

17. yüzyılın başlarında astrolog Robert Fludd’ın yazdığı bir kitabın Yıldız Falı’ndan söz eden bölümünden… Geleceği Görmek.

Edward Bernays (1891-1995)

22 Kasım 1995’te 104 yaşında ölen Bernays, yüzyılımızda belki de günlük yaşantımızı en çok etkileyen insan. Sigmund Freud’un yeğeni olan Bernays’in müşterileri arasında Eisenhower, Thomas Edison, Henry Ford, Enrico Caruso, Jan Masaryk, Nijinsky, Samuel Goldwyn, Eleanor Roosevelt ve ABD Dışişleri ve Ticaret bakanlıkları bulunuyor.

Özelliği, çağımıza özgü en önemli uzmanlık alanlarından biri olan halkla ilişkilerin kurucusu olması. “Tüketici ruhlarımızın mühendisi” olarak tanınan Bernays, bir çırpıda temel davranışlarımızı değiştirebilmekle ünlü. Örneğin, Amerikan halkını, temsil ettiği şirketin mamulü olan domuz etini sabah kahvaltısında yemeye ikna edip, jambonlu yumurtayı ülkesinin “millî kahvaltısı”yapan kişi.

Yürek Mühendisi, George Grozs, 1920.

KİRALIK HÜKÜMETLER

I

Oy vermek tarihe karıştı.

Seçimle iş başına gelmiyor artık hükümetler. Siyasi parti­ler de kalkalı yıllar oluyor. Kurtulduk o günlerden. Ne mas­karalıklar, kepazelikler yapılırdı seçim kazanmak için. Ülke­nin bölünmez bütünlüğünden söz eden siyasi partiler bölü­cülüğün başlıca unsuruydu. İktidara gelebilsinler diye halkı birbirine düşürür, durmadan kargaşa yaratırlardı. Ya seçim gündeme geldiğinde sorumsuzca oluk oluk akıtılan paralar! Bir yanda para bekleyen eğitim, sağlık, ulaşım vb. sorunlar; öbür yanda seçilmek uğruna milyarlar harcanan siyasi sirk gösterileri. Bitti, bitti. Hepsi bitti.

İmparatorluklar döneminde doğuştan hazırlanırdı gelece­ğin hükümdarları. Sonradan siyasi partiler çıktı. Burjuvalar, düşünce adamları falan, sultanların, kralların işine soyundu. Derken işçiler girdi işin içine ve işçiler adına konuşanlar. Sa­nılıyordu ki, demokrasi demek her ülkede, her isteyenin ik­tidar olabilmesidir.

Zamanla dünyanın her yerinde seçimlerle gelenler, gide­ni aratmaya başladı. Eskisi gibi devlet adamları çıkmaz oldu.

Birbirinden çapsız, şöhret ve para düşkünü insanlar devlet başkanı, başbakan falan oldular. Onlardan tiksinmek ve tek tük fıkralarla duyduğu öfkeyi hafifletmek dışında, halk pek tepki göstermedi. Siyasetin yozlaşmasıyla tüm değer yargıla­rımızı yitirmiş ve politikaya iyice yabancılaştırılmıştık.

Yeni Dünya Düzeni’nde, artık gazete bile okumayan in­sanlar 328 kanallı TV’lerinden durmadan özgür seçimler ya­pıyor; devlet için de “gölge etmesin başka ihsan istemem” deniliyordu. Başbakanların, başkanların adını bilmek şöyle dursun, Dünya’nın Güneş’in etrafında döndüğünü bilenle­rin sayısı bile giderek azalıyordu.

Ne var ki hiçbir hükümet de işinde başarılı olamıyordu. Bir defa ulus-devlet çoktan tarihe karışmıştı. Bayrak gön­derlerinde çok-uluslu firmaların bayrakları hem en büyük­tü hem de en yüksekte dalgalanıyordu. Uluslararası mafya­lar ve firmalar har vurup harman savuruyor, liberal kapita­lizmin sınır tanımayan ticaret politikasını harfiyen yürütü­yorlardı.

Yürütüyorlardı da doğru dürüst muhatap bulamıyorlardı devlet katında. Hükümetler durmadan değiştiğinden tutar­lı bir ekonomi politikası çizilemiyor, cuntalar ya da meclisi hiçe sayan yarı totaliter rejimlere başvurmak zorunda kalı­nıyordu. Üstelik halk nezdinde ne askerin ne de başkanların beş paralık itibarı kalmıştı. Devlet yönetimi her alanda uz­manlaşmış kişiler gerektiriyordu.

İlk ilan bir Amerikan gazetesinde çıktı:

KİRALIK HÜKÜMET

1- New York’ta kurulan, Singapur, Zürih, Buenos Ai­res ve Darüsselam’da şubeleri olan Glasnost Ulusla­rarası Yönetim firmamızın faaliyete geçtiğini müjde­leriz.

2- Kiralık hükümetlerimizin uzman kadrolarının hepsi Uluslararası Para Fonu, Dünya Sağlık Teşkila­tı, Uluslararası Af Örgütü, Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü gibi kurumlarda çalışmış olup her bi­ri en az beş dil bilmektedir.

3- İlgili devletlerle anlaşma sağlandığında, firma­mız kiralık hükümetimizin söz verdiği ekonomi, sağ­lık, eğitim vb. alanlarındaki hedeflere, belirlenen sü­re içinde varılacağını taahhüt eder. Hedeflere ulaşıl­madığı takdirde tazminat öder, hedef aşıldığında ise ek prim alır.

4- Kiralanan hükümetin tüm reklam ve halkla iliş­kiler (kamuoyunu yönlendirme) hizmetlerini firma­mız ek bir ücret karşılığı yerine getirir. Kiraladığı­nız hükümet ve kabine üyelerine halkınızca arzula­nan uygun görüntüyü (liberal, anarşist, yeşil, kökten­ci muhafazakâr, sosyal demokrat, feminist vs.) vere­cek kadromuz mevcuttur.

5- Firmamızın kiraladığı hükümetler, Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’ne uy­mayı taahhüt eder.

6- Firmamız ile kiracı devlet arasındaki ihtilaflar­da taraflar Lahey Adalet Divanı’nın kararlarına uyma­yı önceden taahhüt eder.

İşte böyle idi ilan. Zaten hapishanelerini, okullarını, itfa­iyelerini, sokak temizliğini, polis teşkilatını çoktandır özel firmalara devretmiş olan Amerika gibi ülkeler kolayca alıştı çokuluslu şirketlerden hükümet kiralamaya.

Kısa bir süre içinde bu tarzda birçok firma kuruldu. Ki­mileri birbirlerinden hükümet transferine bile başladı. Kötü firmalar battı, iyilerin hisse senetleri borsalarda kapışılır ol­du. Ne var ki bu firmaların hiçbiri, hâlâ Türkiye gibi gerçek demokrasiyi kurmaktaki kararlılığını sürdüren ülkelere nü­fuz edebilmiş değil. Bu tür ülkelerin politikacıları, paşaları ve kapıkulu hocaları halka en iyisini verebilmek için birbirleriyle yarış içindeler hâlâ…

Mayıs 1990, Levend


Kitaptan tadımlık bir bölümü okumak için aşağıdaki PDF bağlantısına tıklayın.

PDF indir
"

Cennetin Dibi kitabının ön okuması bu kadar. Kitabı beğendiysen senin için en uygun fiyatlı satın alma seçeneklerini listeledik.

pttavm D&R

beğendiniz mi?

Cennetin Dibi (1999)

Cennetin Dibi

Deneme
Yazar: Gündüz Vassaf  
İlk Basım: 1999
Yayınevi: İletişim Yayınları