İlişkilerin doğası karmaşıktır. İnişleri çıkışları vardır. Kadınla erkek arasında işler her zaman yolunda gitmeyebilir, tıpkı hayat gibi… İlişkiler bazen sıcaktır, içinizi ısıtır, bazen soğuktur ürpertir.

Her ilişkinin kendince bir ritmi vardır ve hep değişkendir. Kadınla erkeğin doğası birbirine hiç benzemez. Problem çözme becerileri, yalnızlıkla başa çıkma yolları, ilişkiden beklentileri, iletişim modelleri, cinselliğe bakışları ve motivasyonları çok farklıdır.

Bir kadını elde etmenin yolu ondan uzak durmak yerine ona ilgi göstermekken, bir erkeği elde etmek için dozu iyi ayarlanmış mesafelere ihtiyaç vardır.

Çok satan “Düştüğünde Kalkarsan Hayat Güzeldir”, “Kararı Ben Veririm” ve “Süt Lekesi “ kitaplarının yazarı Uzman Psikolog Esra Ezmeci, bu kez kadın erkek ilişkilerinin doğasını ve dinamiklerini enine boyuna yatırıyor masaya. Sunduğu basit ve etkili önermelerle kadın erkek ilişkilerinde yaşanan kısırdöngüleri kırmak hiç de zor değil…

(Tanıtım Bülteninden)


Uzman Psikolog Esra Ezmeci

Kadınlar Sıcak Erkekler Soğuk Sever

İlişkilerin Doğasını Anlamak ve Uzun Soluklu İlişkiler Kurmak İçin Etkili Bir Rehber

ÖNSÖZ

Erkekler ve kadınlar arasındaki çatışmaların nedenleri neler diye sorsak pek çok şey sayabiliriz. Kültürel farklılıklar, aile yaşantıları, geçmişten biriktirilen travmalar, çocukluk şemaları, anne babaların yetiştirme şekli, aile senaryoları ve fizyolojik farklılıklar ilk başta sayabileceklerimiz. İnsan dediğimiz varlık fazlasıyla karışık. Her birimiz kendimizi anlamak ve çözümlemekle epey zaman harcarken iki karşıt cinsin neden çatışma yaşadığını anlamak da haliyle pek kolay olmayabilir.

Kadınlık ve erkeklik nitelikleri üzerine genellemeler yapmak belki biraz sıkıcıdır. Tüm sorunları, kusurları genellemelere hapsetmek sorunları tamamen çözmez ancak yine de kendi doğamıza eğilip baktığımızda ilişkilerimizi kolaylaştırmak ve daha sağlıklı bir hale getirmenin ipuçlarını yakalamak da mümkün.

Bu kitapta sunacağımız basit önermeler biraz bu zorluğu kolaylaştırmak için, düğümleri çözmese de biraz gevşetmek ve ısrarcı olduğunuz çıkılmaz yolların rotasını değiştirmek üzerine.

İlişki içindeyken bir çeşit körleşme yaşanır, mevcut problemleri çözümleme hevesimiz duvara çarpıp kalabilir. Peki bu duvarlar nelerdir? Dahası bu duvarları yıkmak mümkün müdür?

İnsan en iyi kendini bilir, bu nedenle karşısındakinin de kendisi gibi davranmasını ve dünyayı algılamasını bekler. Ancak hepimiz farklı deneyimlerden geçerek bugüne gelmişizdir. Bu basit ama fazlasıyla aydınlatıcı bir gerçektir. Herkesin yaşam senaryosu farklılaştığında her şeye bakışı da değişir. İnsan bu yüzden biriciktir ve kimse kimseye benzemez.

İlişkide sorunları ortadan kaldırmanın ilk şartı hem kendi doğamızdan kaynaklananların hem de iki cinsin farklılıklarının farkına varmakla olur. Dünya hiçbirimizin etrafında dönmüyor. Eğer yamacımıza sevdiğimizi alıp ilerlemekse niyetimiz uzlaşma çabasını da alet çantamıza eklememiz gerekiyor.

Bu kitap aslında sizin ilişkilerde daha az tökezlemenize yardımcı olacak bir alet çantası. Düşünün bir şeyi tamir etmek istediğinizde kullanacağız araçlar bellidir. İşte bu alet çantasına koyacaklarınız da basit ama etkili çözümler. Üstelik hiç de zor olmayan basit şeyler, ama hepimiz biliriz basit olan zordur.

İlişkiler doğası gereği karmaşıklaşırlar, inişleri çıkışları vardır. Her zaman her şey yolunda gitmez, tıpkı hayat gibi. İlişkiler bazen sıcaktır, içinizi ısıtır. Bazense buz keser. Her ilişkinin bir ritmi vardır ve değişir. Neden mi? Çünkü bizim doğamız da değişir, ruh halimiz, beden kimyamız, duygularımız, zihnimiz sürekli değişir. Önemli olansa bu değişen ritimde dengeyi korumak ve kollamaktır. Zirvedeyken fazla yükselmemek, inişlerde aşırı keder ve üzüntüye kapılmamak, altın oranı korumak…

Kadın doğası ve erkek doğası farklıdır. Her bir cinsin problem çözme becerisi, yalnızlıkla başa çıkma yolları, ilişkiden bekledikleri, iletişim modelleri, motivasyonları farklıdır. Örneğin bir kadını uzak durarak değil ilgilenerek elde edebilirsiniz. Ama bir erkek her zaman mesafeli bir yerde bırakılarak…

Kadın sıcak sever erkekse soğuk…

Ufak bir not: Kitabın bazı bölümlerinde notlar almanız ya da size yönelteceğim soruları yazmanız ve cevaplamanız gerekeceğinden kitabı okumaya başlamadan önce kendinize bir defter ve kalem seçmenizi öneriyorum. Bazı şeyleri yazarak görselleştirmek, arada açıp okumak, kendinize hatırlatma notları yazmak takıldığınız yerleri çözmek için oldukça yararlı bir yoldur. İyi okumalar…

Birinci Bölüm

Erkek Doğası ve Kadın Doğası Neden Farklıdır?

Erkekle Kadın Arasındaki Farklılıklar Nereden Geliyor Olabilir?

Hayatımızın en çetrefilli meselelerinden birisi kadın erkek ilişkileridir. Kadınların ne istediği, erkeklerin ne söylediği filmlere, kitaplara bitmeyecek malzeme üretecek kadar tartışılagelmiştir. İnsan olarak bu dünyadaki varoluşumuzu anlamakla geçirdiğimiz vakitten belki daha fazlasını karşı cinsle olan ilişkimizi yönetmeye harcarız. Bunda elbette en önemli neden varoluşumuzun en önemli şartı olan üreme, güvende hissetme, sevme ve sevilme ihtiyaçlarımızdır. Bu arzularımız biz ölene kadar da bitmez.

Kadın-erkek farklılıkları konusu ne yazık ki farklı şekillerde eğilip bükülmeye maruz kalmıştır hep. Kültür ve toplumsal bakışla bazı yanlış kabuller bile vardır buna dair. “Kadın zayıftır, saçı uzun aklı kısadır, erkek ağlamaz, erkek döver de sever de!” gibi cinsiyetlere tutturulmuş yanlış kabuller bugün hâlâ içimizde yaşamaktadır. Bu kısırdöngüde hapsolmuş mantıksız yorumları aydınlatmak bir yana kadın ve erkek doğasını anlamak bize neler katabilir, odaklanmamız gereken en önemli nokta öncelikle bu olmalıdır.

Hem bireysel hem de toplumsal mutluluğu yakalamanın en önemli yolu hem kadının hem de erkeğin doğasını anlamaktan geçer. İki farklı ama ikisi de eşsiz olan doğanın nasıl çalıştığını anlamak onları uyumlu hale getirmenin ilk adımıdır. Bütün her zaman iki yarımdan daha fazladır. Tek başına ne erkek ne de kadın güçlüdür, asıl güç bu iki farklı doğanın eşsiz uyumundan doğar.

İlişkilerdeki çatışmaların ve problemlerin genellikle nedenleri erkek ve kadın doğasının gerekliliklerinin anlaşılamamasıdır. Bu kitapta özellikle iki cinsin doğasına eğilerek herkesin ilişkideki merkezini belirleme çabasında olacağız. Ancak şunu her zaman aklımızda tutarak: Bir ilişkide kimse kimseden üstün değildir, mutlu bir beraberlikte kadın ve erkek tıpkı bedenimizdeki uzuvların, iki elimizin, iki kulağımızın, gözlerimizin birbirini dengelediği gibi çalışmalıdır. Bu da savaşarak değil, doğamızı anlamakla, güçleri dengeli bir şekilde birleştirmekle mümkündür.

İnsanın önce kendini sonra karşı cinsi daha iyi anlaması tüm ilişkiler için kilit noktadır. Ancak bu tek taraflı bir bakış açısıyla mümkün olmaz, bir insanı tam ve bütün olarak anlayabilmek için bütüncül bir bakış açısıyla bakmamız gerekir. Düşüncelerimizin, duygularımızın ve davranışlarımızın kökeninde ne olduğunu, hangi davranışın hangi eğilimlerden doğduğunu, ne tür yapısal ve fizyolojik farklılıkların söz konusu olduğunu bilirsek, belki de bize gereksiz ve anlamsız gelen pek çok şeyi anlamlandırabilir, zorlandıklarımızdan kurtulabilir ve ilişkilerimizde daha rahat bir nefes alabiliriz.

Anlaşılması gereken en temel farklılıklar cinsiyetlere bağlı olanlardır. Cinsiyete göre şekillenen bu farklılıkları ve toplumsal rolleri eskiye nazaran daha çok fark etsek de, fizyolojik farklılıklarımızın esiri olmamız su götürmez bir gerçektir. Yüzyıllardır erkeklerin kadınları, kadınların da erkekleri anlaşılmaz bulduğu hep konuşulmuştur. Farklılıklar güzeldir, hayata renk katar, bin bir çeşit çiçekle bezenmiş güzel bir bahçede gezinmek gibidir ancak aynı farklılıklardır bir yandan hayatımızı kâbusa çeviren.

Bir erkeğe ya da kadına baktığınızda gözlemlediğiniz tipik şeyler vardır. Örneğin kadınlar daha organize varlıklardır, erkeklerse belli konularda daha iyi konsantre olurlarken tartışmalarda dikkatlerini toparlayamazlar. Erkekler daha rasyonel ve mantıklı düşünmeyi ve daha net davranmayı severlerken kadınlar nispeten daha duygusal ve ayrıntıcıdırlar.

Peki bu farklılıklar nereden kaynaklanır?

Erkek Beyni ile Kadın Beyni Farklı mıdır?

Bilimsel açıdan bakıldığında bu sorunun yanıtı evettir. Gerçekten de kadın ve erkek beyni bazı farklılıklara sahiptir.

Beyin, bugün dahi henüz çözülememiş tek organımızdır, pek çok çalışmaya konu olan beyne dair bulunan her yeni şey bizim onu biraz daha anlamamızı sağlar. Öncelikle evrimsel açıdan erkeğin beyni, kadının beyninden daha büyüktür. Bu büyüklük farkının zekâ ile doğrudan bir bağlantısının olmadığını not edelim. Üstelik henüz bu hacimsel farkın tam olarak ne gibi sonuçlar doğurduğu da henüz bilinmiyor.

Beyindeki bağlantılar üzerinde yapılan bir çalışmaya göre bir erkek beynindeki sinir bağlantılarının ön ve arka loblarda, kadın beyninde ise sağ ve sol yarımküreleri arasında yoğun olduğu görülmüştür. Bilim insanlarına göre bu fiziksel farklılıklar erkeklerin yön bulma ve kas kontrolü gibi alanlarda kadınlara göre neden daha iyi olduğunun, kadınlarınsa hafıza, önsezi ve konuşma gibi konularda neden erkeklerden daha iyi olduğunun anlaşılmasında önemli rol oynuyor. Bu basit görünen farklılık bile iki farklı cinsin nasıl farklı alanlarda daha iyi olduğunu açıklamak adına önemli bir ipucu aslında.

Yapılan başka araştırmalara göre erkekler olaylara dair anıları kadınlara göre daha genel hatlarıyla hatırlıyor. Kadınlarsa daha detaylı anımsama becerisine sahip. Belki bu bilgi kadın erkek arasındaki kısır tartışmaların neden çözülemediğine dair bir anahtar olabilir sizin için. Yine çok bilinen başka bir farklılık erkeklerin kadınlara göre daha fazla seks düşünüyor olması, hatta kadına göre neredeyse üç kat daha fazla.

Kadınların erkeklere göre konuşma becerilerinin daha gelişmiş olmasının nedeni yine beyindeki farklılıklar. Örneğin erkekler sözel becerilerini (konuşmak, konuşulanı anlamak, yazmak, okumak) kullanırken beyinlerinin mantıkla bağlantılı kısmı olan sol lobunu daha yoğun kullanırlar. Diğer yandan kadınlar sözel becerilerini kullanırken beyinlerinin hem sol lobunu hem de duygusal ve sezgisel diyebileceğimiz sağ lobunu aktif olarak kullanırlar. Bu yüzden kadınlar duygularını daha iyi ifade edebilirken erkekler için bu bağlantı zayıf olduğundan, duyguları sözel olarak ifade etmekte ve anlamakta zorlanırlar. Aynı zamanda bu özellik kadınların duygularına sözel, erkeklerinse fiziksel tepkiler vermelerine sebep olur. Yani bir dahaki sefere duygulardan bahsederken partnerinizle iletişim kuramadığınızda, onun abarttığını ya da umursamadığını düşündüğünüzde sinirlenmek yerine, bu bilimsel bilgiyi aklınıza getirip sakinleşebilirsiniz. Çünkü bu temel yapısal bir farklılıktır. Partnerinizin size tepki olarak yaptığı bir şey değildir. Bu durum bir kuşun kaçarken koşmak yerine uçması kadar doğaldır. Fakat maalesef işler sarpa sardığında, taraflar birbirini anlayamaz ve kavgalar başlar. Bu tür kavgalarda erkekler uyumlanamadıkları için eksiklik ve suçluluk, kadınlar ise anlaşılamadıklarını düşünerek değersizlik hissederler. Bu bilgileri öğrenmek, akılda bulundurmak bu hislerin oluşmasını engellemek için işimize yarayabilir.

Erkekler ve kadınlar sadece sözel becerilerde değil düşünme ve problem çözmede de farklılık gösterirler. Yukarıda bahsettiğimiz gibi kadın beyninde duygusal ve mantıklı beyin arasındaki bağlantı daha yoğun kullanılır. Bu yüzden kadınlar olaylara yaklaşırken ve problemleri çözerken daha sezgiseldirler.

Kadının doğasının sezgisel tarafını anlatmak güçtür çünkü sezginin ne olduğunun kesin bir tarifini yapmak zordur. Eskiden beri ruhla bağdaştırılan sezgi için bugün beyinle ilgili bazı fikirler öne sürülüyor. Beynimizde bazı bölgelerin bazı şeyleri bizim yerimize algılaması ve işlemesiyle ürettiği şeyler dersek hata yapmış olmayız. Sanatçıların resim, müzik yaparken yaslandığı ilhamın, bazen kötü bir şeyler olacakmış gibi hissetmemizin kaynağı sezgilerdir.

Kadınlar sadece sezgi, içgörü yeteneklerinde değil ayrıca empati konusunda da daha iyidirler. Karşılarındaki kişinin ne hissettiğini daha iyi anlayabilirler. Kendilerini başkasının yerine koyup düşünmek onlar için erkeklere göre daha kolaydır. Fakat erkek beyninde bilgi akışı daha lob içi gerçekleşir. Bu yüzden problemleri çözerken daha mantıklı ve aksiyona yönelik olurlar. Bu farklılıklardan dolayı erkekler daha çok eyleme kadınlarsa daha çok duyguya odaklıdır diyebiliriz. Tek bir soruna ya da hedefe odaklanmak erkekler için, birçok işi bir anda yürütmek ise kadınlar için daha kolaydır. Bu özelliklerin hiçbiri kadınların erkeklerden ya da erkeklerin kadınlardan daha iyi ya da daha kötü olduğunu göstermez. Bu iki sistem birbiri için tamamlayıcıdır ve hayatta her iki yaklaşımın da işlevselliği, bir faydası vardır.

Kadın ve erkek doğası birbirini tamamlar.

Biri birinden üstün değildir, farklılıkların uyumla bir araya gelmesi tamlığı yaratır.

Erkek ve kadınların durum değerlendirme yöntemleri birbirlerinden farklıdır. Örneğin erkekler mantıken her şey yolundaysa iyi hissederler. Kadınlar için ise durum farklıdır. Eğer bir kadın iyi hissediyorsa her şeyin yolunda gittiğini düşünür. Yani erkeklerde mantık duyguyu, kadınlarda ise duygu mantığı getirir diyebiliriz. Bu yüzden kadınlar ve erkekler farklı şeyleri problem etmeye meyillidirler. Yani kadın için problem olan bir şey erkek için problem gibi gözükmeyebilir. Hatta çoğu zaman bir kadının pek çok probleminin olduğunu düşündüğü bir ilişkide erkek her şeyin yolunda ve sütliman olduğunu düşünebilir. Erkeğe göre belli bir rutin sistem oturmuştur ve devam etmektedir, ona göre ortada problem falan yoktur. Kadın için sorun yaratan şeyin erkek için de sorun yaratması için duygusal iniş çıkışlar yaratan şeyler değil, düzenlerini, rutinlerini bozan şeyler olması gerekir.

Erkek ve kadın beyninin farklı işlediğini gösteren bir diğer işaret de kadınlarda anksiyete ve depresyon gibi duygu durum bozukluklarının daha sık görülmesi, erkeklerde ise duygusal stresin kendine ve başkalarına zarar verme gibi davranışsal yollarla, şiddetle ve öfkeyle dışa vurulmasıdır. Bir sonraki bölümde hormonların buna nasıl yol açtığını detaylandıracağız ancak bu farklılıkların çocukluktan itibaren görüldüğünü söylemekle işe başlayalım. Aslında duygusal stresi her iki cins de yoğun olarak yaşar fakat kültürel ve yapısal farklılıklardan dolayı kadın ve erkeğin bu stresi dışavurum şekli farklılaşmıştır. Erkeklerin depresyona girme oranının daha düşük olması onların gamsızlığını göstermez. Sıkıntılarını yine uyumsuz ve zararlı olan başka davranışlarla telafi etmeye çalışırlar. Örneğin alkol ve madde bağımlılığı, aşırı öfke, şiddet, seks bağımlılığı, hızlı ve tehlikeli araba sürme ve büyük riskler alma gibi davranışlar sergilerler. Bu büyük davranışların geri planında hep stresle baş etme çabası vardır.

Kadınlarsa stresli olduklarında depresyona girmeye daha eğilimlidirler. Bundan kaçınmak için de kendilerine daha fazla ifade alanı yaratmaya çalışırlar, kendilerini çokça anlatmaya çalışmalarının sebeplerinden birisi de budur. Çünkü kadın anlaşılmak ister ve kendini anlatmak için de bazen fazla çabalar. Bunun nedeni de ifade etme güdüsünün baskın olmasıdır.

Beyinden kaynaklanan farklılıklara ek olarak çok değişik bileşenler de vardır elbette. Sadece beyinden kaynaklananlara bakmak tek başına hiçbir şeyi çözmeye yetmez. En karmaşık şeylerden biri de hormonlardır.

Testosteron Erkekleri, Östrojen Kadınları

Testosteron erkeklik hormonu, östrojen de kadınlık hormonu diye bilinir. Fakat farklı miktarlarda olsa da, her insan her iki hormonu da salgılar. Hatta bazı durumlarda her cinsin karşı cinsin hormonunu daha fazla salgıladığı durumlar bile söz konusudur. Bu hormonların artış ve azalışlarının kadın ve erkeği psikolojik açılardan nasıl etkilediğini inceleyelim.

Östrojen hormonu ergenliğe girdiğinde kadınlara kadınsı özelliklerini veren hormondur. Âdet döngüsüyle ve doğum gibi bazı radikal değişikliklerle birlikte vücutta artıp azalır. Bu yüzden östrojen, âdet döngüsünün hangi aşamada olduğuna bağlı olarak bir kadının duygusal modunu oldukça etkiler. Regl öncesi kadınların kendilerini daha gergin, daha hassas ve duygusal hissetmesinin nedeni budur. Aşırıya kaçmadığı sürece, östrojen hormonunun arttığı dönemlerde kadınların enerjisi daha yüksek ve stres seviyesi daha az olur. Bu hormon erkeklerde de az miktarda salgılanır. Daha fazla östrojen salgılayan erkekler daha sakin ve sevecen olabilir. Östrojen özellikle hoşlandığı kişiye bağlanma konusunda, erkeklerde önemli bir hormondur. Fakat östrojenin belli bir seviyeden daha fazla artması erkekleri depresyona sürükleyebilir. Bu durum onları daha hassas ve olaylara karşı daha az toleranslı yapabilir.

Erkekler kadınlara göre 20-30 kat daha fazla testosteron hormonu salgılarlar. Hem kadında hem de erkekte testosteronun agresifleştirici ve savaşçı tarafı güçlendirici bir etkisi vardır. Yapılan araştırmalara göre testosteronun, hayvanlardaki sosyal hiyerarşi içinde daha tepede olma ve hükmetme içgüdüsünü, insanlarda kendini daha yüksek statülü işlerde çalışma, daha pahalı zevkler edinme, lüks araba-ev almaya yönelme şeklinde ortaya çıkardığı görülmüş. Özellikle yüksek pozisyonlarda çalışan kadın ve erkeklerin testosteron düzeylerinin yüksek olduğu da ortaya çıkmıştır.

Erkeklerde fazla testosteron seks düşkünlüğü, bağlanamama, uyumsuzluk ve aşırı sinirlilik yaratır. Örneğin anti sosyal dediğimiz, kural tanımaz, etrafındakilere zarar veren ve sosyal normlara uyamayan kişilerde yüksek testosteron saptanmıştır. Testosteron ilişkisi olan erkeklerde olmayanlara göre daha düşüktür. Tüm bunlardan hareketle uzun ilişki kurmak isteyen kadınların testosteron seviyesi yüksek olmayan erkeklere yönelmesi daha sağlıklı olabilir. Kadınlarda ise testosteronun özgüveni artırdığı, duygu durum değişimini dengelediği, libidoyu yükselttiği bilinmektedir. Spor gibi fiziksel aktiviteler kadınlarda testosteron üretimini artırır. Bu yüzden kendinizi çok duygusal hissediyorsanız, duygusal iniş çıkışlarınızı kontrol etmekte zorlanıyorsanız spor yapmak size iyi gelir. Rutin ilişkiden bağımsız olarak testosteron, âşık olan kadınlarda, yalnız olanlara göre daha yüksektir. Ayrıca öğrenme, problem çözme, motivasyon gibi bilişsel süreçlere faydası vardır.

Cinselliğin olduğu bir ilişkide, yakınlaşma ve uzaklaşmalara hormonların etkisi nedir?

Bir ilişkide cinsellik yaşanıyorsa cinselliğe bağlı olarak hormonlardaki değişimi bilmek, kendimizi ve karşımızdakini anlamak adına pek çok ipucu sunacaktır. Cinsel ilişki öncesinde erkeklerde testosteron seviyesi yüksektir. Hemen sonrasında ise testosteron düşer ve östrojen artmaya başlar. Bu artışın nedeni evrimsel açıdan bağlanmanın sağlanması içindir. Fakat erkekler için testosteronun azalıp östrojenin artması stresin artması ve depresif ruh durumunun tetiklenmesi demektir. Erkek böylece enerjisinin büyük bir bölümünü yitirebilir. Bu yüzden erkek, testosteron seviyesi normal hale gelene kadar kendini toparlamak için kadından uzaklaşma ihtiyacı hisseder. Birliktelikten sonra arkasını dönüp yatan erkeklerde olan da budur, hatta bazen bu uzaklaşma ihtiyacı daha da artar. Bazen günlerce sürebilir.

Kadın ise cinsellikle artan östrojen nedeniyle daha da fazla bağlanma ihtiyacı hisseder. Böyle bir anda tam da erkeğe bağlanmak isterken erkeğin doğası gereği bu şekilde uzaklaşması kadında yanlış bir şeyler var hissini uyandırır. Bu endişe nedeniyle kadın erkeğe daha çok yakınlaşmak istediğinde, sorularla onu boğduğunda, erkek daha çok kaçar ve kadın değersizlik hisleriyle dolar. Diğer taraftan erkek tekrar enerjisini toplamak istediği bu dönemde kadının üzerine gelmesiyle kendini sıkışmış hisseder, daha da çok kaçma hissiyle dolar ve o da yanlış giden bir şeyler var hissine kapılır. Tüm bunlar çiftlerin birbirinden uzaklaşmasına, ilişkinin bozulmasına sebep olur.

Kadın ve erkek doğasını anlamak demek ilişkinizin doğasını anlamak demektir.

Hormonların yarattığı kısırdöngüden kurtulmanın basit ama çok etkili yolları vardır. Gün içinde kendinizi bir gözlemleyin, sabahki ruh halinizle akşamki ruh haliniz aynı mı? …

"

Kadınlar Sıcak Erkekler Soğuk Sever kitabının ön okuması bu kadar. Kitabı beğendiysen senin için en uygun fiyatlı satın alma seçeneklerini listeledik.

pttavm D&R

beğendiniz mi?

Kadınlar Sıcak Erkekler Soğuk Sever (2021)

Kadınlar Sıcak Erkekler Soğuk Sever

Kişisel Gelişim Psikoloji
Yazar: Esra Ezmeci  
İlk Basım: 2021
Yayınevi: Destek Yayınları