Doğan Kardeş Dizisi ile Türk edebiyatına renkli bir giriş…
Türk öykücülüğünün en önemli yazarlarının öykülerinden yapılan seçmelerle hazırlanan Seçme Öyküler dizisinin yeni kitabı Ömer Seyfettin’den. Çocukların ve gençlerin, önemli yazarlarımızın en güzel öyküleriyle buluşmasını sağlayan kitapların her biri uzmanlarca hazırlanıyor ve yazarları tanıtan özel metinlerle sunuluyor.
“Ömer Seyfettin, hiç unutamadığımız, unutamayacağımız herkese göre değişecek on beş kadar öyküsüyle, merak etmeye değer ve sıradanlıkla “olağanüstü” denilebilecek özellikleri bir arada barındıran yaşam öyküsüyle ve diğer ürünleriyle kendisini ölümsüz kıldığı gibi bize de kuşaklar boyunca öyküseverliğin yolunu açtı; Ant’la, Falaka’yla, Kaşağı’yla ve daha birçoklarıyla bir Türkçe klasiğine dönüştü.
Bu küçük seçki de az yaşamış bir öykücü için, okundukça yaşamaya devam etsin
diye, hazırlandı.”


ÖMER SEYFETTİN
Türkçe Reçete
Seçme Öyküler

Hazırlayan: M. Sabri Koz


Öykücü: Ömer Seyfettin

Ömer Seyfettin’e öykücülük, öykücülüğe Ömer Seyfettin ne güzel uyar. Bu iki söz, nasıl yazılırsa yazılsın, ister biri ister öbürü öncelik kazansın, denge bozulmaz, terazinin kefelerinden biri ağmaz.

Onun arı Türkçe ile yazılmış çağdaş Türk öykücülüğünün kurucularından biri olduğu düşüncesi yaygın olmakla birlikte bu sanatın oluşmasında, güç kazanmasında Halit Ziya Uşaklıgil, Refik Halit Karay ve onları izleyen Memduh Şevket Esendal, Sabahattin Ali, Sait Faik Abasıyanık ile sonraki kuşaklardan birçok yazarın adları da yadsınamaz.

Zor zamanların öykücüsüdür Ömer Seyfettin; insan, çevre ve olayların olağanüstü ortamlarda biçimlendirdiği bir kimlik… Bozgunu, dağılmayı, umutsuzluğu başarıya, toparlanmaya ve umuda dönüştürmenin özlemiyle yaşadı. “Muharrir”di o, yani bir yazar; biraz büyüklenme gibi görülse de adıyla birlikte yazdırdığı o sözcük dışında kartvizitinde başka bilgi bulunmaz. Kendisi günlüklerinde az yazdığından, verimli olamadığından yakınsa da kısa ömrüne sığdırdığı 160 kadar öykü başta olmak üzere ciltler dolusu ürün, o dönemin deyişiyle “genç bir muharrir”, bugünden bir bakışla “genç ölmüş bir muharrir” için küçümsenemeyecek bir birikim.

Topluma özgüven aşılamayı tarihten yansımalarla hedefleyen, geçmişteki çocukluk cennetinden olaylar aktaran, Türk toplumundaki değişmenin acıdan gülünce varan bir çizgide aynası olan bu öyküler, yazarının birçok kuşaktaşıyla çoğu zaman aynı tasayı, umudu ve her şeyin özü olan aynı insan gerçeğini fark ettiğini gösterir.

Bunların, öykücülük sanatının neresinde olduğunu araştırmak başkalarının işi. Okur, özgür iradesiyle bütünleştiği bu metinlerde ne bulur, bunlardan ne alır o da başka bir iş. Edebiyatın gücü mü, belki… Belki de ondaki okunurluk gizini sezen okur, eserlerine gösterdiği ilgi ile bu gizi henüz o yaşarken çözmüş oldu. Yüz yıldır süren bu ilgi sanıyorum daha uzun yıllar sürecek…

Arı dil akımının birkaç öncüsünden biri kabul edilen Ömer Seyfettin’in yazdıkları, yazıldıkları dönemin izlerini taşır. Onun sevilerek okunan öyküleri, tarihe bakışının yansımalarını sergileyenlerle, çocukluk anılarına, mizah öğeleri ağır basan kısa öykülerin kurgusuna ve kimi folklorik söz değerlerinin bir tür öyküsel ispatına dayananlardır.

Ömer Seyfettin, hiç unutamadığımız, unutamayacağımız herkese göre değişecek on beş kadar öyküsüyle, merak etmeye değer ve sıradanlıkla “olağanüstü” denilebilecek özellikleri bir arada barındıran yaşam öyküsüyle ve diğer ürünleriyle kendisini ölümsüz kıldığı gibi bize de kuşaklar boyunca öyküseverliğin yolunu açtı; Ant’la, Falaka’yla, Kaşağı’yla ve daha birçoklarıyla bir Türkçe klasiğine dönüştü.

Bu küçük seçki de az yaşamış bir öykücü için, okundukça yaşamaya devam etsin diye, hazırlandı.

M. Sabri Koz

Ant

Ben Gönen’de doğdum. Yirmi yıldan beri görmediğim bu kasaba hayalimde artık seraplaştı. Birçok yerleri unutulan eski, uzak bir rüya gibi oldu. O zaman genç bir yüzbaşı olan babamla her vakit önünden geçtiğimiz Çarşı Camii’ni, karşısındaki küçük ve harap şadırvanı, içinde binlerce kereste tomruğu yüzen nehirciği, bazı yıkanmaya gittiğimiz sıcak sulu hamamın derin havuzunu şimdi hatırlamaya çalışırım. Fakat beyaz bir nisyan dumanı önüme yığılır. Renkleri siler, şekilleri kaybeder… Pek uzun gurbetlerden sonra vatanına dönen bir adam doğduğu yerin ufkunu koyu bir sis altında bulup da sevdiği şeyleri uzaktan bir an evvel göremediği için nasıl mahzun olursa, ben de tıpkı böyle meraka, sabırsızlığa benzer bir elem duyarım. O her akşam sürülerle mandaların ve ineklerin geçtiği tozlu ve taşsız yollar, yosunlu ve siyah kiremitli çatılar, yıkılacakmış gibi duran büyük duvarlar, küçük ve ahşap köprüler, nihayetsiz tarlalar, alçak çitler hep bu duman içinde erir…

Yalnız evimizle mektebi gözümün önüne getirebilirim.

Büyük bir bahçe… Ortasında köşk tarzında yapılmış bembeyaz bir ev… Sağ köşesinde her vakit oturduğumuz beyaz perdeli oda… Sabahları annem beni bir bebek gibi pencerenin kenarına oturtur, dersimi tekrar ettirir, sütümü içirirdi. Bu pencereden görünen avlunun öbür tarafındaki büyük toprak rengindeki binanın camsız ve kapaksız tek bir penceresi vardı. Bu siyah delik beni çok korkuturdu. Yemeklerimizi pişiren, çamaşırlarımızı yıkayan, tahtalarımızı silen, babamın atına yem veren, av köpeklerine bakan hizmetçimiz Abil Ana’nın her gece anlattığı korkunç ve bitmez hikayelerdeki ayıyı bu karanlık pencerede görür gibi olurdum. Bu vehim ile, rüya dinlemek ve tabir etmek merakında olan zavallı anneme her sabah ayılı rüyalar uydurur, iri ve kuzgun bir ayının beni kapıp dağa götürdüğünü, ormandaki inine kapadığını, kollarımı bağladığını, burnumu ve dudaklarımı yediğini, sonra Bayramiç yolundaki su değirmeninin çarkına attığını söyler, ona birçok, “hayırdır inşallah…” dedirtirdim. Ve tabir ederken benim büyük bir adam, büyük bir bey, büyük bir paşa olacağımı, bana kimsenin fenalık yapamayacağını temin ettikçe yalan söylediğimi unutur, ne kadar sevinirdim!


Nasıl sokaklardan ve kiminle giderdim? Bilmiyorum… Mektep bir katlı ve duvarları badanasız idi. Kapıdan girilince üstü kapalı bir avlu vardı. Daha ilerisinde küçük ve ağaçsız bir bahçe… Bahçenin nihayetinde ayakyolu ve gayet kocaman abdest fıçısı…

"

Türkçe Reçete kitabının ön okuması bu kadar. Kitabı beğendiysen senin için en uygun fiyatlı satın alma seçeneklerini listeledik.

pttavm D&R

beğendiniz mi?

Türkçe Reçete